Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: “Bir gün Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, Medine’yi bizimle birlikte dolaşmaya çıktı. Yüksekçe bir konak gördük. “Kimindir bu konak?” diye sordu. “Ensâr’dan falan zâtındır.” dediler. Resûlullah (s.a.v.) sustu. Resûlullah (s.a.v.) bunu unutmamış olmalı ki, bir gün o evin sahibi kendisine selâm verdiğinde adamın selamını almadığı gibi yüzünü de diğer tarafa çevirdi. Bu durum, birkaç kez tekrarlandı. Adamcağız, Peygamber (s.a.v.)’in kendisine gönül koymuş olduğunu anlayınca sahabilere, “Vallahi, Resûlullah (s.a.v.)’in bana niçin böyle davrandığını anlayamıyorum.” diyerek yakındı. Onlar da, “Resûlullah (s.a.v.) dolaşırken senin yüksekçe yapılmış evini gördü.” dediler. Ensâr’a mensup olan bu şahıs hemen geri döndü, evini yıkıp yerle bir etti. Bu hadiseden sonra, Peygamber (s.a.v.) yine bir gün dolaşmaya çıkmıştı. O evi göremeyince: “Yüksek eve ne oldu?” diye sordu. “Yâ Resûlallah! Evin sahibi bize, senin kendisinden yüz çevirdiğinden yakındı. Biz de sebebini bildirdik. O da konağı yıktı.” dediler. Allâh Resûlü (s.a.v.): “Allâh (c.c.) onu bağışlasın! Allâh (c.c.) onu bağışlasın! Allâh (c.c.) onu bağışlasın! Şüphesiz zaruret dışındaki her bina, sahibi için bir vebâldir!”  buyurdu.”
Amr b. Şuayb (r.a.) anlatıyor: “Bir defasında, Peygamberimiz (s.a.v.) ile birlikte Mekke ile Medine arasında bulunan Ezâhir geçidine kadar gittim. Üzerimde ince, yumuşak, renkli bir giysi vardı. Allâh Resûlü (s.a.v.) bana baktı ve: “Bu üzerindeki nedir böyle?” diye sordu. Elbisemden hoşlanmadığını anladım. Evime döndüğümde, çocuklarım tandır yakmışlardı. Elbiseyi tandıra atıp Efendimiz (s.a.v.)’in yanına gittim. Resûlullah (s.a.v.), “O giysine ne oldu?” diye sordu. “Tandıra attım yâ Resûlallah.” dedim. Bunun üzerine; “Ailenden birine verseydin ya!” buyurdu.
(Ebû Dâvud, Sünen, c.2, s.781; Ahmet b. Hanbel, Müsned, c.2, s.196)