Ebû Nuaym ve İbn Asâkir Urve tarîkiyle Hebbar bin el-Esed’den şöyle naklederler:
Ebû Leheb ve oğlu Utbe, Şam yolculuğuna hazırlanıp çıktılar. Ben de onlarla beraber çıktım. Utbe Şam hazırlığını  yaparken  dedi  ki:
“Gidip  Muhammed  (s.a.v.)’e hakaret  etmeden,  Rabbisi  hakkında  ona  kötü  sözler söylemeden yola çıkmıyacağım!” dedi ve gidip: “Yâ Muhammed (s.a.v.) ben senin:
“…Derken yaklaştı, daha da yakın oldu. iki ok atımı hattâ bundan daha da yakın oldu”  diyerek  vasıfladığın Rabbini  inkâr  ediyorum!”  diye haykırdı. Resûlullâh (s.a.v.) de bunun üzerine:
“Allâhım, yarattığın köpeklerden birini ona musallat kıl  da, onu parçalasın!” diyerek bedduâda bulundu… Utbe babasının yanına geldiği zaman babası ona:
“Oğlum, sen Muhammed (s.a.v.)’e ne dedin, o sana ne dedi” diye sordu. O da durumu haber verdi. Babası bunun üzerine dedi ki:
“Ey oğlum, Muhammed (s.a.v.)’in senin hakkındaki bedduâsından  korkarım,  zarar  göreceksin!”  Sonra  sefere çıktık.  Serat  denilen  yerde  konakladık.  Burası  arslanı bol olan bir yerdir. Burada Ebû Leheb bize dedi ki:
“Arkadaşlar, benim sizlerle olan hakkımı ve şu ileri yaşımı biliyorsunuz. Sonra Muhammed (s.a.v.) oğlum hakkında bedduâ etmiştir. Burası  arslanı  bol  bir  yerdir. Oğlum hakkında çok iyi tedbir almalısınız! Bütün eşyânızı buraya toplayınız, üstüste yığınız, üzerine oğlumu yerleştiriniz, sizler de etrafını sarınız, onu koruyunuz…” Bizler de böyle yaptık. Geceleyin bir arslan geldi, sıradan bizlerin yüzünü  koklamaya başladı. Aradığı o idi. Onu orada derhal  parçaladı ve gitti. Ebû Leheb feryâd  ediyor  ve:
“Ben size, onun Muhammed (s.a.v.)’in bedduâsına uğrayacağını daha önce söylemedim mi?” diyordu…
(Celâleddîn es-Suyûtî, Peygamberimiz (s.a.v.)’in Mu‘cizeleri, 1.c., 257.s.)