Yemen Meliklerinden 25’inci melik olan Tubba’nın, evvel ki ismi Umeyr ibn-i Dürû idi, Zebur ile amel ederdi.
Bir vakitler seyahata çıkarak Hicaz’a geldi. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin Medine-i Münevvere’ye hicretinden 700 veya 1000 sene evvel bu diyardan geçerken yanında bulunan dörtyüz kişilik bir ulema ve hukema cemaatından şöyle bir haber işitti:
“Cenâb-ı Allâh’ın insanları irşâd ve ıslah için gönderdiği Peygamberlerin sonu olan Hâtemu’l-Enbiyâ Mekke’de dünyayı teşrif edecek, bilâhare -Yesrib- yani Medine-i Münevvere’ye hicret edip burada vefat edecekdir. Zuhûru zamanı da yaklaşmakdadır. Ey Melik! Sizin makarr-ı saltanatınızda kâfî derecede ulemâ vardır. Bizi burada bırakınız. Ve bizim herbirimiz için bir hane yaptırınız. Me’mûldür ki Hâtemu’l-Enbiyâ hazretlerinin Asr-ı Saâdetlerine erişir ve kendine mülâkî oluruz. Eğer kendilerine kavuşabilirsek sizi de haberdar ederiz.” dediler.
Bunun üzerine melik bu 400 ulemâ için birer ev yaptırdı. Bir hâne de, gelecek Hâtemu’l-Enbiyâ (s.a.v.) Efendimiz için yaptırdı.
“O muhterem zat bu memlekete hicret buyurduğu vakit bu hanede ikâmet buyursun.” diye vasiyette bulundu.
Rivayet olunduğu veçhile Peygamber (s.a.v.) Efendimizin mihman olduğu ev, yani Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.)’in hanesi o melikin Peygamber (s.a.v.) Efendimiz nâmına yaptırdığı haneydi.
(Hz. M. Sami Ramazanoğlu (k.s.),
Ashâb-ı Kiram, 1.c., 40-43.s.)