Bir hususta Allâh (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.)’in koyduğu bir hüküm karşısında -Allâh korusun- insanın nefsi ve şeytân başka şeyler söyleyecek olursa hemen elini açıp: “Ya Rabbi, ben senin ve Habibin (s.a.v.)’in her hükmüne benim lehimde de olsa aleyhimde de olsa her hususta razıyım. Sen şahidim ol, bu düşünceme aykırı olan şeyleri bana şeytân söylüyor, nefis söylüyor. Ben onlara muhalefet ediyorum Allâh’ım, sen benim şahidim ol” diye duâ etmelidir.
Günümüzde îmânı muhafaza edebilmek için gerekli olan en mühim kıstaslardan biri budur. Hiçbir zaman Allâh (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.)’e karşı en ufak bir saygısızlıkta bulunulmamalıdır.
Bir gün Halife Ömer İbn-i Abdülaziz’in meclisinde adamın biri: “Sizin filan yerdeki valinizin babası inaçsız biri” diyor. Orada bulunanlardan bir başkası da hemen atılıp: “Bunda ne var, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in babası da (hâşâ) inançsız değil miydi?” diyor. Bu büyük saygısızlık üzerine Halife birden ürperiyor, tüyleri diken diken oluyor ve: “Ey utanmaz adam! Böyle bir konuda sen Resûlullah (s.a.v.)’den başka örnek verecek bir kimseyi bulamadın mı? Bundan böyle artık senin ömrünün sonuna kadar devlet hizmetlerinde istihdam etmeyeceğim” diyerek vazifesinden azlediyor. (Ayrıca sahih kaynaklarda Nebî (s.a.v.) Efendimiz’in muhterem anne ve babalarının imânlı olarak bu dünyadan göç ettiklerine dair bilgiler mevcuttur.)
Resûlullâh (s.a.v.) ile ilgili örnek verirken çok dikkatli davranmak ve edeb sınırını kesinlikle aşmamak gerekir. Rebhami hazretleri kitaplarında müslümanların sadece Resûlullâh (s.a.v.)’in kendisi, ebeveyni, zevceleri, ehl-i beyti, çocukları, sahabesi için değil, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’i sevenler için dâhi dikkatli, edebli, temkinli ve saygılı bulunması gerektiğini beyân etmiştir.
(Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler, c.2, s.74)
22 Cemaziyelahir 1438, Mevlâna Takvimi