Nebî (s.a.v.) buyurdular ki: “Receb şehrullahdır (yanî Allâhü Te’âlâ’nın ayıdır). Şaban benim ayımdır. Ramazan benim ümmetimin ayıdır.” Demek ki, bir kimse îman ederek ve sevâbını Allâhü Te’âlâ’dan bekleyerek Receb-i Şerîf’te bir gün oruç tutsa, Allâhü Te’âlâ’nın pek büyük rızâsına lâyık ve müstahâk olur. Allâhü Te’âlâ o kimseye, Firdevs-i A’lâda makam verir.
Bir kimse Receb-i Şerif’ten iki gün oruç tutsa, kat kat öyle sevâb ve karşılık verilir ki, her sevâbın katı, dünya dağı gibidir. Bir kimse Receb-i Şerif’te üç gün oruç tutsa, Allâhü Te’âlâ Cehennem ile o kimse arasında perde olarak bir hendek yapar ki, bu hendeğin uzunluğu bir yıllık mesafedir.
Bir kimse Receb-i Şerif’te dört gün oruç tutsa dünyada delilik, cüzzam ve bars hastalıkları belâsından kurtulur. Bir kimse Receb-i Şerif’ten beş gün oruç tutsa, kâbir azabından emîn olur.
Altı gün oruç tutsa, kıyamet günü kabrinden kalkarken yüzü on dördüncü gecedeki aydan daha parlak ve nurlu olarak kalkar. Yedi gün oruç tutsa, Allâhü Te’âlâ ona her günü için Cehennem kapılarından birini bağlar.
Sekiz gün oruç tutarsa, her günü için Allâhü Te’âlâ Cennet kapılarından birini açar. Dokuz gün oruç tutsa, kabrinden çıkarken “Eşhedü en lâ ilahe illallah” diyerek çıkar. Yüzü Cennet tarafından başka tarafa döndürülmez.
On gün oruç tutsa, Allâhü Te’âlâ onun için Sırat’ın her milinde yatak ve yaygı yaratır. Sırat’tan geçerken onun üzerinde istirahât eder. On bir gün oruç tutsa, kıyamet günü kendinden efdâl kimse görmez. Ancak kendisi gibi oruç tutanı yahut daha fazla tutanı görür.
On iki gün oruç tutsa, Allâhü Te’âlâ, kıyamet günü öyle iki hülle giydirir ki, birisinin kıymeti dünya ve içindekilerden hayırlıdır. On üç gün oruç tutsa, kıyamet günü insanlar şiddet içinde bulundukları halde, ona Arş’ın gölgesinde sofra kurulur ve ondan yer.”(Abdulkâdir Geylânî (k.s.), Gunyetü’t-Tâlibîn, s.263-264)