Kadir Gecesi Ümmet-i Muhammed (s.a.v.)’e mahsûs inâyet-i İlâhiyyedendir. Cenâb-ı Hakk bu mübârek geceyi büyük hikmetlere mebni gizlemiştir. Bu geceyi aramak müstehâbtır. Bu gece senenin bütün gecelerinin en fazîletlisidir. Bu gecede işlenen bir hayır ve ibâdet, başka gecelerde yapılan ibâdetlerin bin tanesine eşittir.  Nebî (s.a.v.); “Kadir gecesini Ramazân’ın son onunun tek sayılarında arayın.” buyurmuşlardır. (Buhari, Müslim)
Resûlullâh (s.a.v.) Ramazân’ın son on günü girdiği zaman kaftanını bağlar, (yani bütün kuvvetini sarf ederek, derlenip) gecesini ihyâ eder, âile ve fertlerine de öyle yapmalarını tenbîh ederlerdi.
Kullar amellerine güvenmesinler diye Allâh (c.c.) Kadir Gecesi’ni tam olarak insanlara bildirmedi. Zîra amellerini bilmiş olsalar, biz bir gecesi bin geceden hayırlı olan Kadir Gecesi’nde hayırlı ameller işledik. Bu yüzden, Allâhu Te’âlâ muhakkak bizi mağfiret eyledi, katında bize dereceler ve cennet verildi diyerek, bir daha hayırlı ameller yapmazlar. Allâhu Te’âlâ’nın korkusundan emîn olup ümîdle taşkınlık yapıp helâk olurlar.  Bâzıları, “Allâhu Te’âlâ beş şeyi beş şeyde gizlemiştir: Rızâsını tâatte, gadâbını ma’siyyette, ya’nî günâhda, orta namâzını beş vakit namâzda, evliyâsını insanlar arasında, Kadir Gecesi’ni Ramazân ayında gizlemiştir” dediler. (Buhari, Ebu Davud, Müslim)
Bu fazîletli geceleri değerlendirmenin bir yolu da cemâate devâm etmektir. Nitekim Nebî (s.a.v.):
“Yatsı Namâzı’nda cemâatte bulunan kimseye, gecenin yarısına kadar namâz kılmış gibi sevâb vardır. Yatsı ve Sabah Namâzları’nda cemâatte bulunan kimseye ise, bütün gece namâz kılmış gibi sevâb vardır.” (Tirmizi, Ebu Davud)
“İnsanlar Yatsı Namâzı ile Sabah Namâzı’ndaki fazîlet ve sevâbı bilselerdi, emekleyerek bile olsa mutlaka câmiye, cemâate gelirlerdi.” buyurmuşlardır. (Buhari, Müslim)
 (Abdulkâdir-i Geylânî (k.s.), Gunye’t-üt’tâlibîn, s. 305)