İnsan oruç sayesinde hayvani duygularını azaltır, ruhunu
temizler, melekleşmeye başlamış olur. Oruç sayesinde ce-
miyetin içtimaî, ahlâkî hayatında güzel gelişmeler bambaşka
fazîletler meydana gelir. Oruç tutan kişi kendini, bir kısım şid-
detli arzu ve isteklere karşı korumuş olur.
Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
“Her şeyin bir zekâtı vardır, cesedin zekâtı ise oruçtur.
Oruç sabrın yarısıdır.” (İbn-i Mâce)
Oruç tutan kimse bir müddet bazı şeylerden uzak kalmaya
alışır. Mahrum kalmaya katlanır. İnsan bu mahrumiyet saye-
sinde yoksulların hallerini anlar. Kendisinde merhamet, şefkat
ve yardım duyguları artar, insanlık için faydalı bir hale gelir.
Kendisinin duyacağı manevî haz ve lezzetler ise her türlü dü-
şüncelerin üstündedir.
Rabbinin mukaddes emrine yapışıp bazı meşru nimetler-
den bir müddet için mahrum kalmaya katlanan bir insan, baş-
kalarının zararlarına çalışır mı?
Böyle bütün insanlığın iyiliğine hizmet eden mukaddes bir
ibâdetin hikmeti gâyet açıktır. Bunu takdir etmemek için insa-
nın düşünce ve anlayıştan tamamen uzak olması lâzımdır.
Hadis-i şerifte “Oruçlunun uykusunun ibâdet, sus-
masının tesbih, amelinin de kat kat olduğu” beyan buy-
rulmuştur. Yine hadis-i şerifte “Oruçlu için iki rahat vardır:
Birisi iftar vaktindeki rahatlığı diğeri de rabbine kavuştu-
ğundaki rahatlığı” buyrulmuştur.
Oruçlu kimsenin önünde her çeşit yiyecek ve içecek ol-
duğu ve istediği zaman yiyebileceği halde, güneş batana ka-
dar sabırla bekleyip onlardan yeyip içmemesi, o müslümanın
nefsine hâkim olduğunu gösterir. Sadece bu bile orucun ne
kadar değerli bir ibâdet olduğunu anlatmaya yeter. Oruçlunun
ağız kokusu Allah indinde miskten daha güzeldir.
Oruç tutan âhirette sevap kazanır. Orucun âhiretle ilgili
hükmü budur. Dünyevî hükmü ise, Ramazan orucu, adak oru-
cu veya başlanıp da bozulan nâfile oruç gibi tutulması lâzım
olan oruçları tutup, borcundan kurtulmaktır.
(Muhammed Alaaddin b. İbni Âbidin, Üç Boyutuyla İslâm, s.383-384)