Ramazân kelimesine çeşitli ma’nâlar verenler oldu. Bazıları Ramazân, Allâh-ü Teâlâ’nın Esmâ-i Hüsnâ’sından bir isimdir, dediler. Bazıları Receb’e Şehrullâh denildiği gibi Ramazân ayı’na da Şehr-i Ramazân denir, dediler. Nitekim Ca’fer-i Sâdık (R.A.), babası (R.A.)’dan bildirdiği, Hadîs-i Şerîf’te: “Siz, Ramazân demeyiniz. Belki Allâh-ü Teâlâ’nın Kur’ân-ı Kerîm’de şehr kelimesine bağlayarak buyurduğu gibi, siz de şehr-i Ramazân deyiniz.” buyuruldu. Bazıları Ramazân’a, Ramazân denmesi, Ramazân’ın günâhları yok etmesi ve yakmasından ötürüdür ve Resûlullâh (S.A.V.) de böyle bildirdi, dediler.
Ramazân kelimesi beş harftir: (RA), Allâh-ü Teâlâ’nın rıdvânı’na; (MİM), Allâh-ü Teâlâ’nın muhabbeti’ne; (DAD), Allâh-ü Teâlâ’nın dımânı’na (ya’ni koruması ve kefâletine); (ELİF), Allâh-ü Teâlâ’nın ülfeti’ne; (NUN) da, Allâh-ü Teâlâ’nın nûru’na işârettir.
Şehr-i Ramazân, evliyâ ve ebrâr için kerâmettir. Bazıları dediler ki: Şehr-i Ramazân, sadırdaki kalb; insanlar arasında Peygamber; şehirler içinde Harem-i Şerîf gibidir. Deccâl’in Harem-i Şerîf’e girmesi yasaktır. Ramazân-ı Şerîf’te şeytânlar tutuklanır, Peygamberler (A.S.) mücrimlere; Şehr-i Ramazân, oruçlulara şefâatçıdır. Kalb, ma’rifet nûru ve îmânla süslü, Şehr-i Ramazân, Kur’ân-ı Kerîm okumağın nûruyla süslenmiştir. Şehr-i Ramazân’da mağfirete kavuşmayan, diğer ayların hangisinde mağfiret olunur? Bunun için kul, tevbe kapıları kapanmadan tevbe etmeli, Hakk’a inâbe ve dönme zamanı geçmeden inâbe etmeli, dönmelidir. Ağlamak ve rahmet zamanı geçmeden ağlamalı, Allâh korkusu’yla gözyaşı dökmelidir.
Resûlullâh (S.A.V.) Efendimiz: “Ümmetim, Şehr-i Ramazân’da gündüzleri oruçlu, geceleri de ibâdetle geçirdikleri müddetçe rüsvâ olmazlar.” buyurmuşlardır.
(Hz. Gavs-ı A’zam Seyyid Abdülkadir-i Geylâni (K.S.A.),
Gunyetü’t-Tâlibîn, S. 293-300)