Allâh-ü Teâlâ, Bakara Sûresi, Âyet: 183’te:
“Ey îmân edenler, sizden öncekilerde olduğu gibi, sizin üzerinize de oruç farz olundu.” buyuruyor. Hasanü’l-Basrî (R.A.): “Sen, Allâh-ü Teâlâ’nın: “Ey îmân edenler!” kelâmını duyunca, ona kulak ver. olsun, onu dinlemekliğin lâzımdır.” buyurdu. Ca’fer-i Sâdık (R.A.): “İlâhî nidâdaki lezzet, ibâdetin zorluğunu gidermektedir.” buyurdu. “Ey îmân edenler!” ezeldeki sohbete işârettir. Nidâ eden ile nidâ olunan arasındaki sırra işârettir. Bu nidâ, gizlilik âlemindendir. Sanki Allâh-ü Teâlâ: “Ey sırrını bana mahsûs tutan, kalbini ve özünü benim için hâlis kılan kullarım, “Sizin üzerinize oruç farz kılındı.” buyuruyor.
Abdülmelik bin Hârûn bin Antere (R.A.)’in rivâyetinde Hz. Alî (K.V.) Efendimiz buyururlar ki: “Bir gün öğleyin Resûlullâh (S.A.V.) Efendimiz, hücre-i saâdetleri’ndeyken huzûr-u Risâletpenâhîleriyle teşerrüf edip selâm verdim. Selâmımı aldıktan sonra bana hitâbla: “-Yâ Alî, işte Cebrâîl (A.S.) buradadır, sana selâm veriyor.” buyurdular. Ben de: “Aleyke ve aleyhisselâm, yâ Resûlullâh!” dedim. “Yâ Alî, bana yaklaş!” buyurdular, ben de yaklaştım. Buyurdular ki:
“-Yâ Alî, Cebrâîl (A.S.) sana her aydan üç gün oruç tut. Senin için birinci günde on bin; ikinci günde otuz bin; üçüncü gün de yüz bin yıl oruç tutmuş gibi oruç yazılır diyor.” Dedim ki: “-Yâ Resûlallâh, bu sevâb, yalnız bana mı mahsûstur?” Buyurdular ki:
“-Yâ Alî, Allâh-ü Teâlâ, bu sevâbı, sana ve senden sonra gelip senin gibi amel edenlere ihsân eder.” Ben de tekrâr sordum: “-Yâ Resûlallâh, o günler hangi günlerdir?” Buyurdular ki: “-Eyyâm-ı Bıyz, ya’ni her ayın on üç, on dört ve on beşinci günleridir. Cebrâîl (A.S.) böyle söyledi.”
(Hz. Gavs-ı A’zam Seyyid Abdülkadir-i Geylâni (K.S.A.)
Gunyetü’t-Tâlibîn, S. 291-293)