Ebû Saîd Hudri’den Ebû Nadra’nın, ondan da Kelebî’nin
bildirdiği hadîsi şerîfde: “Ramazân-ı şerîfin ilk gecesinde
Cennet ve gök kapıları açılıp, son gecesine kadar kapanmaz.
Ehl-i Sünnet ve Cemâatten Ramazân gecelerinde
namaz kılan kimsenin, her secdesi için Allâhü Te‘âlâ bin
yediyüz sevâb yazar ve onun için Cennette kırmızı yakuttan
bir ev yaptırır. O evin bir kapısı ve her kapıda kırmızı
yakutla süslenmiş altından iki kanat vardır. Ramazânın
ilk günü oruç tuttuğunda, Allâhü Te‘âlâ Ramazânın son
gününe kadar, onun günâhlarını mağfiret eder. Birinci
gündeki orucunu, bir o kadar günâhına da keffâret eder.
Onun her günkü orucu için, kendisine Cennette bir köşk
verilir ki, o köşkün bin altın kapısı vardır. Yetmiş bin melek
onun için sabahdan akşama kadar istiğfar ederler.
Ramazânın gece ve gündüzünde yaptığı her secdesine
Cennette öyle bir ağaç verir ki, hayvana binmiş bir kimse
yüz yıl yürüse sonuna ulaşamaz” buyurduğunu beyân
eylemiştir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyetle A’rac’ın, ondan da babasına
isnâd ile Ebû Nasr’ın bize bildirdiği hadîs-i şerîfde:
“Ramazânın ilk gecesi olduğunda, Allâhü Te‘âlâ insanlara
nazar eder; Allâhü Te‘âlâ bir kuluna nazar edince, ona
ebedî azâb etmez. Allâhü Te‘âlâ Ramazân-ı şerîfin her
gününde milyonlarca insanı Cehennemden azâd eder”
buyurduğunu bildirmiştir.
Ebû Nasr’ın babasından, onun da Nâfi’den, ondan da
Ebû Mes’ûd Gıfârî (r.a.)’in bildirdiği hadîs-i şerîfde: “Şehr-i
Ramazân hilâli görülünce, eğer kullar Ramazândaki özel
sevabları bilmiş olsalardı, o yılın tamamen Ramazân olmasını
elbette temenni ederlerdi” buyuruldu.
Ebî Hayseme (r.a.)’in: “İnsan büyük günahlardan sakındığı
müddetçe, Ramazânı gelecek Ramazâna, haccı
diğer haccına, cum’ası diğer cum’asına, namazı diğer
namazına kadar arada olan günâhlara keftarettir” dediğini
bildirmiştir. (Abdulkadir-i Geylani (k.s.), Gunyetü’t Tâlibîn, 296.s.)