Hz.  Ebû  Hüreyre  (r.a.)’den,  Resûlullâh  (s.a.v.)  şöyle

bu-yurmuşlardır:      “Kim      (dî nen   geçerli)     hiçbir    özrü

olmadığı  hâlde  Ramazân’ın  bir  gününü  dahi  (bilerek)

oruçsuz  geçirirse,  Ramazân’ın  dışında  ömrü  boyunca

oruç tutsa da tuttukları, onun yerini asla tutamaz.”

Aralar ında Hz. Alî(r.a.)’in de bulunduğu bazı  âlimler bu

Hadîs’e  dayanarak,  “Ramazân orucunu  geçerli  bir sebeb

olmadan  yiyen  kimse  ömür  boyu  oruç  tutsa  da  yine  onu

kaza edemez.” görüşüne varmışlardır Eğer oruca başlayıp

da    bozmuş      ise    kaza    olaraktutacağı      birgüne     ilâve

olarakalt-mış gün (keffâret) orucu tutar, üzerinden farz borcu

kalkmış  olur.  Elbette  mübarek  Ramazân’daki  bereket  ve

faziletleri   kazanamamış   olur.  Yukarıdaki  Hadîs’te  zâten

Ramazân’da oruç tutmakla elde edilen bereketin (Ramazân

dışında  tutulan  oruçla)  elde  edilmeyeceği  kasdedilmiştir.

Bütün bunlar oruç sonradan kaza edildiği takdirdedir.

Bir de devrimizdeki bazı günahkârların yaptığı gibi daha

baştan hiç  oruç  tutmayan birinin sapk ınlığına ne demeli?

Bu kimselerin dediği “Orucu evinde yiyecek bir şeyi olma-

yanlar tutsun” veya “Bizi aç  bırakmakla Allah’ın eline ne ge-

çecek” gibi laflardan son derece sakınılmalıdır.

Ramazân’da  açıkça  ve  özürsüz  olarak  orucunu  yiyen

kimselere karşı, bu çirkin hareketten nefret ettiğimizi açığa

vurma mes’ûliyetimiz vardır. Bunun kötü olduğunu kalbden

geçirmek, îmânın en aşağı  derecesidir. Oruç  tutmayan bir

kimse, oruçla alay etmese bile özürsüz oruç tutmadığı  için

yine de fâsık (günahkar) olur.

Hadîs-i  Şerîf:”Bir  toplumda,  gücü  yettiği  hâlde,  gü-

nah  işleyenlere,  mâni  olmayanlar,  ölmeden  önce  de,

Allâhü Teâlâ’nın azabına mâruz kalırlar.” (ibn Mace)

Not:Salih     ameller     serisinin       bir   sonraki

yazısı      10 Ağustos’tadır.

(Ulevlânâ Muhammed Zekeriyya Kandehlevi, Amellerin Faziletleri, 590-591.s)

Bir Yorum Bırak