Hasan-ı Basri (r.a.) şöyle derdi:
“Sakın ha sizler birtakım boş kuruntuların yok ettiği kimselerden olmayınız. Çünkü onlar dünya­dan kendileri için hiçbir sevap almayarak çıktığın­da onlardan herhangi biri:
— Muhakkak ben Rabbıma karşı hüsn ü zanda bulunmaktayım, diye iddia eder. Halbuki o yalan söylemiştir. Çünkü yüce Allah (c.c.) şu sözü ile işa­ret etmiştir:
“Rabbinize karşı beslediğiniz şu zannınız (yok mu) işte sizi zannınız helak etti ve bu yüz­den hüsrana düşenlerden oldunuz.”
O kimse Rabbına karşı eğer hüsn ü zan besle-seydi muhakkak kendisi dosdoğru yol üzere olur ve ibadetini güzel yapardı.
Bakıyyet İbni Velîd de kardeşlerine mektup ya­zarak onlara şöyle hitap ederdi:
“Sizleri aldanmaktan sakındırıyorum. Çünkü sizler ebedî olarak yaşamayı, çok uzun ömürlü ol­mayı umuyorsunuz da günahları işleyip duruyor­sunuz.
Her kim bunun gibisini islerse işte o (örsün üzerinde) soğuk demire (çekiçle) vurup duran kimse gibidir.
Ey kardeşler(im)! İşte bu hususu iyi biliniz de yegâne dinin sahibi ve tek olan Allah (c.c.)(ın rıza­sı) için ayaklarınız şişinceye kadar (olsa bile) na­maz kılınız. Çünkü O (c.c.) muhakkak ihsana en yakın olandır.”
Âlemlerin Rabbi olan Allah (c.c.)’a hamd olsun.
(İmam Şa’rânî, Ölüm-Kıyâmet-Ahiret, S. 24)