Enes bin Mâlik (r.a.)’den rivâyet edilen bir hadîs-i şerîf’te şöyle buyruluyor: “Peygamberler kabirlerinde diri olup, namaz kılarlar.” Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdu ki:
“Her ayın ilk üç gecesi ve günü, bana çok salevât okuyunuz. Çünkü bu ikisi, sizden bana ulaştırılır. Toprak elbette peygamberlerin cesetlerini çürütmez.”
“Allâh (c.c.) yolunda şehîd olanları ölü sanmayınız! Onlar, Râblerinin yanında diridirler, rızıklandırılmaktadırlar.” (Âl-i İmrân s. 169)
âyet-i kerîmesinde, şehidlerin diri oldukları sabit olunca, pey- gamberlerin diri olması birkaç yönden sabittir. Birincisi; şehidlerin bu şekilde diri olmaları, onlar için şerefli bir rütbedir. Bu, Allâhü Teâlâ’nın onlara bir lütfudur. Ancak peygamberlerin rütbesinden daha yüksek bir rütbe yoktur. Şüphesiz peygamberlerin hâli, bütün şehidlerin hâlinden daha yüksek ve kâmildir. Bu sebeble, şehid için kâmil bir durum hâsıl olup da, peygamberler için olmaması imkânsızdır.
İkincisi; bu rütbe, şehid olanlara Allâh (c.c.) yolunda canlarını fedâ etmeleri sebebiyle verilmiştir. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, Allâh (c.c.) yolunda can fedâ etme yolunu bize göstermiş, buna bizi davet etmiştir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) bir hadîs-i şerîfte; “Bir kimse güzel, ya’nî İslâmiyet’e uygun çığır açarsa, bu yolda bulunanların herbirine verilen sevâb gibi, buna da verilir. Kim de kötü, ya’nî İslâmiyete uygun olmayan çığır açarsa, bu yolda bulunanların her- birine yazılan günâh gibi, buna da günâh yazılır” buyurdu.
İşte şehid için hâsıl olan sevâb, Resûlullâh (s.a.v.) için de vardır.
Üçüncüsü; Resûlullâh (s.a.v.) şehittir. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz son hastalığında; “Hayber’de yemiş olduğum yemeğin acısını her zaman duyarım. O gün yediğim zehir, şimdi damarımı koparmaktadır” buyurdu. Bu hadîs-i şerîf, Resûlullâh (s.a.v.)’in şehîd olarak irtihâl ettiğini bildirmektedir. (Beyhakî)
(İmâm-ı Sübkî, Şifâüs-sikâm fî Ziyâreti Hayr-il-Enâm)