Peygamberimiz (s.a.v.)’in mucizeleri, diğer peygamberlerin mucizelerinden hem sayı bakımından sayılamayacak kadar çoktur ve hem de derece bakımından çok çok üstündür.
Resûlullah (s.a.v.)’in aklı, ma’rifeti ve ilmi hiç kimseye nasîp olmayacak derecede çok fazla idi. Bunun en açık delîli, ümmî iken (okur yazar değilken) ve hiç kimseden bir şey öğrenmediği hâlde, işleri, hâlleri, tavırları, sözleri, ahlâkı, ilmi ve fazîleti o derecede idi ki, hiç kimsenin aklı ve ilmi ona ulaşamazdı. Tevrât’ta, İncîl’de, diğer ilâhî kitâplarda ve suhuflarda bulunan sırları ve haberleri bilirdi. Hâlbuki ehl-i kitâbın âlimleriyle görüşmemiş, onlarla sohbet etmemiş ve onlardan bir şey öğrenmemişti. Geçmiş ümmetlerin hâllerini, keşf ehli hükemânın (alimlerin) hikmetlerini çok iyi bilirdi.
Sözleri tatlı idi. Her hareketi ve duruşu, davranışları ve işleri o şekilde idi ki, dahâ güzeli düşünülemezdi.
Resûlullah (s.a.v.)’in bedeninin kuvveti herkesten fazla idi. O zamanın en kuvvetli pehlivânı Rügâne’yi İslâm’a davet ettiğinde, onunla güreşmiş ve yenmişti. Rügâne’nin babası da o devrin pehlivânı idi. Câhiliyye devrinde onu da mağlup etmişti. Rügâne’nin babası üç defa güreşti. Resûlullah (s.a.v.) üç defasında da onu yendi.
Resûlullah (s.a.v.)’in mübârek yüzüne değen mendili asla ateş yakmazdı. Bir gün Enes bin Mâlik (r.a.)’e bir gurup insan misâfir oldular. Yemek yediler. Yemekten sonra câriyesine mendil getir, dedi. Câriyesi kirli bir mendil getirdi. Enes bin Mâlik (r.a.) o mendili ateşe attı. Bir müddet sonra mendili ateşten çıkardı. Mendil yanmamış, kirlerden temizlenip, süt gibi beyâz olmuştu. Misâfirleri bu ne hâldir diye sorunca, bu mendil Resûlullah (s.a.v.)’in mübârek yüzünü sildiği bir mendildir. Ne zaman kirlense, ateşe atarız, tertemiz olur ve asla yanmaz, dedi.

(Molla Cami, Şevahid-ün Nübüvve, s.253-256)
18 Recep 1438, Mevlâna Takvimi