Peygamberimiz (s.a.v.) zâhidâne bir hayat yaşadıkla­rından, bulduğunu yerler ve kalabalıkla yemek yemek­ten zevk duyarlardı. Yemeği yere diz çöküp, iki ayağı üzerine oturarak, besmele ile yerlerdi. Sıcak yemek ye­mezler ve sıcak yemekte bereket olmayacağını söylerler­di.
“Sıcak yemekte bereket yoktur. Allah-ü Teâlâ bize ateş yedirmez. Öyleyse yemeği soğutun” buyurmuşlardı.
Yemeği elleriyle ve üç parmak, nadiren dördüncüyü de yardımcı olarak kullanmak suretiyle ve dâima önle­rinden yerlerdi. İki parmakla yemekten hoşlanmazlardı. Yemek esnasında bazen bıçak kullandıkları olurdu.
Yemekleri parmaları ile sıyırırlar ve: “Yemeğin sonu daha bereketlidir” derlerdi.
Parmaklarını temizlemeden ellerini mendil ile silmezlerdi. Yemeğin sonunda nimetleri veren Cenab-i Hakk (c.c.)’a hamd ü şükr eder ve ellerini yıkarlardı.
Su içerken üç kerede içmeyi i’tiyad edinmişlerdi. Her defasında besmele ile başlar ve hamdele ile bitirirlerdi.
Cemaat içinde su veya süt içtiklerinde, kabı hemen sağındakine verir böylece devretmesini arzu ederdi. İçtikle­ri kaba üflemezler, nefes vermezlerdi. Kabı uzaklaştır­dıktan sonra nefes alır veya verirlerdi.
Evin içinde bir cariyeden daha utangaç hareket eder­ler, yemek istemezler; ancak sofra kurulursa yerlerdi. Ye­dirilenden yer, içirilenden içerlerdi. Yiyecek ve içeceği bizzat kendilerinin aldığı da olurdu.
(Peygamber (s.a.v.) Efendimizin Yüce Ahlâkı, s.11)