Peygamberimiz (s.a.v.), ne kapalı kapılar ardına çekilir, ne perdeler arkasına dikilir, ne de kendisinin önüne, tabaklarla yemek taşınır­dı. Peygamberimiz (s.a.v.) toprak üzerine otu­rur, yemeğini de yerde yerdi
“Ben, kulun oturduğu gibi oturur, kulun ye­diği gibi yerim. Ben ancak bir kulum.” buyurur­du. Ebu Cuhayfe (r.a.) der ki: Resûluüah (s.a.v.): «Ben, bir şeye dayandığım halde yemek yemem.» buyurdu.
Dayanmak üç türlüdür:

  1. Bir yanının üzerine dayanmak,
  2. Bağdaş kurmak,
  3. El­lerinden birine dayanıp diğeri ile yemek yemek. Bu üçüncü dayanma biçimi, yerilmiş kınanmıştır. Peygamberimiz (s.a.v.), yemeği üç parmakla, şehadet parmağı ile onun iki yanındaki parmak­ları ile yerdi. Peygamberimiz (s.a.v.) :

«Yemeğin bereketi; yemekten önce ve sonra el yıkamaktır.» «Sizden biriniz, yemek yiyeceği zaman, çanağın ortasından yemesin. Fakat kıyı­larından yesin. Çünkü, bereket onun ortasına iner.» buyurdu. Yemek ortaya konulduğu zaman, Peygamberimiz (s.a.v.): «Allahümme barik lenâ fima rezaktana vekına azabennar. Bismillah» di­yerek dua ettikten sonra yemeğe başlardı.
Peygamberimiz (s.a.v.): «Yemeğe başlaınadan önce, besmeleyi unutursan (yemeğin evveli ve ahiri için bismillah) desin.» “Kim, elindeki et, yağ kokusunu, bulaşığını yıkamadan uyur da, kendisinin başına bir şey gelecek olursa kendisinden başkasını suçlamasın.” buyurdular.
(M.A. Köksal – İslâm Tarihi. C. 11, Sh.: 399)