Peygamberimiz (s.a.v.) Hazretleri, tevâ’zularından dolayı her sınıf insanla görüşür dertlerini dinler, da’vetlerine icabet ederlerdi. Fukara ve kölelerle yemek yer, kendi işlerini kendi görür, en fakîr ve pejmürde insanlar arasında otururlardı.
Bir gün huzurunda bir bedevinin titremeğe başladığını gören Allah (c.c.)’ın elçisi:
— “Arkadaş titreme! Ben bir melik değilim. Kureyş’ten kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum” buyurmuşlardı.
Abdullah b. Evfâ (r.a.), “Resûl-i Ekrem (s.a.v.) dullarla, bîçarelerle birlikte yürümekten ve onların işlerini görmekten çekinmezdi” demiştir. (Ebû Dâvud).
Bir gün adamın biri kendilerine:
“Efendimiz! En hayırlımız! En hayırlımızın oğlu!” diye hitap edecek olmuş, O (s.a.v.) da:
“Ey insanlar! Allah’tan korkunuz, şeytana uymayınız. Ben yalnız Abdullah’ın oğlu Muhammed’im, Allah’ın kuluyum. Bir de Cenâb-ı Hakk beni elçilikle şereflendirdi. Bana, bundan fazlasıyla ta’zim göstermenizi istemem” buyurmuşlardı.
Peygamber (s.a.v.) Efendimizin Yüce Ahlâkı