Osmanlı düşmanlığı son zamanlarda milletimize musallat olan ve milli terbiyemizi zedeleyen bir hastalıktır. Bu düşmanlığı güdenlerin düştüğü gülünç durum şöyledir: Sümerlerin ve Etilerin Türk olduklarını söyleyerek kendimize övünülecek sebepler ararlar, diğer taraftan Türk milletinin dünya tarihi ve dünya coğrafyası üzerinde kurduğu en büyük eser olan Osmanlı tarihine karşı kin ve nefret havası içinde bulunurlar. Bu bir çelişkidir.

Bu çelişki sahipleri, Osmanlı’nın gerçekleştirdiği büyük işler, büyük zaferler hakkında bunları gerçekleştirenlerin Türkler olduğunu ifade ederken, olumsuz durumlarla ilgili olarak veya kaybedilen zaferler hakkında da, bunu Osmanlı yaptı derler. Meselâ, İstanbul şehrini Osmanlı ordusu değil, Türk ordusu almıştır! Fakat İkinci Viyana muhâsarasında bozguna uğrayanlar, Osmanlılardır! Süleymaniye’yi, Selimiye’yi elbette Türkler yapmışlardır! Fakat Anadolu’nun birçok köşelerini yolsuz şehirsiz bırakan Osmanlılardır! Bu gülünç tezâtlardan vazgeçerek, bütün meziyetleri ve bütün pürüzleri ile bir kül halinde ecdâdımızı tanımak ve sevmek lazımdır.

Osmanlı tarihi yerinilecek bir tarih değil, ancak övünülecek bir tarihtir. Bu tarih, Bursa’nın fethinden Çanakkale’nin müdafaasına kadar, baştan sona bir şerefler ve zaferler destânı halinde örülmüştür.

Osmanlının akıbetinin tamamen kendi hatalarımızın bir neticesi değildir. İkinci Dünya Harbinde, bir dünya ablukasına iki sene dayanamayan ne büyük devletler varken, Osmanlı aynı dünya ablukasına tam dört asır direnmiştir.

Osmanlı hanedanı da tarihin en şerefli hanedanlarındandır. Kendilerine küçük saraylar, küçük türbeler yaptırmış olan bu hanedan, milletine Selimiye’ler, Süleymaniye’ler Sultanahmet’ler ve daha nice büyük eserler hediye etmişlerdir.

(Nihat Sami Banarlı, Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri)

Bir Yorum Bırak