İbn Mesud (r.a)’dan, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Eğer kullar Ramazan’daki kemâlatı bilselerdi, Hak Celle ve A’lâ Hazretleri’nden her gün Ramazan olmasını dilerlerdi.”
Ashâb-ı kiram: “Ey Allâh’ın Resulü! Ramazan’da ne kemâlât vardır?” diye sordu.
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ramazan kendini bir yıldan bir yıla varıncaya kadar süsler. Ramazanın ilk gecesi olunca, Arş’ın altından bir yel gelir. Cennetin bütün yapraklarını sallar. Ahu gözlü huriler onlara bakarlar ve: “Ey Rabbim! Bizi bu ayda oruç tutan kullarına eş yap” derler. Ramazanda oruç tutanlardan Allâhü Tealâ’nın kendilerine bir hûrî vermediği hiçbir kişi yoktur. Âhirette onunla müşerref olur. Her hurinin üzerinde her birinde bir çeşit renk bulunan yetmiş süslü elbisesi vardır. Her hurinin kızıl yakuttan bir tahtı vardır. Her tahtın üzerinde içi ipekten, dışı nurdan yetmiş döşek bulunmaktadır.”
Kıyamet günü olunca Ramazan ayı bir güzel surette gelip secde eder. Allâh (c.c.): “Kimde hakkın varsa hacetini dile” buyurur.
Ramazan ayı: “Ey Rabbim! Vakar tacını dilerim” der. Allâh (c.c.) ona bir taç verir. Sonra yetmiş bin büyük günah sahibine şefaat eder. Daha sonra herkese bir huri verirler.
Allâh (c.c.): “Daha ne dilersin” buyurur.
Ramazan: “Beni Peygamber (s.a.v.)’e komşu et” der. Allâh (c.c.) Ramazan’ı Firdevsi A’la’ya indirir. Allâh (c.c.) yine: “Dile benden ne dilersen” buyurur. Ramazan:“Ey Rabbim! Hacetimi verdin, hani oruç tutanların sevabı ve kerameti?” der.
Allâh (c.c.) Ramazanı tutanlara sabrettiklerinden dolayı kızıl yakuttan ve yeşil zebercedden yüzbin şehir verir. Her şehirde bin kasır vardır. Nitekim Allâh (c.c.) şöyle buyurur: “Ancak sabredenlere ecirleri hesapsız ödenecektir.” (Zümer s. 10)
(Yazıcıoğlu Ahmed Bîcan, Aşıkların Nurları, s. 371-372)