Oruç, herhangi bir faydasından dolayı değil, Allah (c.c.)’ın emri olduğu için, Allah (c.c.)’ın emri yerine getirilmiş olmak için tutulur.

Bununla birlikte, orucun da, namaz gibi ferdî, ictimâi, rûhî, bedenî bir takım faydaları da vardır.

İnsan, oruç sayesinde, nefse ve nefsin arzularına hâkim olmak melekesini kazanır.

Kötü meyillerden, kötü arzulardan, mâsiyet ve günâhlardan, mânevî tehlikelerden sakınır, takvâ mertebesine erer.

Oruç, insanı, gerektiğinde nefsin bütün arzularını yenebilecek bir irâde gücüne sahip kılar, günlük itiyadların esâretinden kurtarır.

Her türlü ferâgata, fedakârlığa alıştırır.

Açlık elemini duymak hususunda zenginle fakiri birleştirir.

Zenginlere, fakirleri düşündürür.

Gururu giderir.

Günün birinde yiyecekten, içecekten mahrum kalındığı zaman, açlığa, susuzluğa katlanmak gücünü kazandırır.

Oruç, insanı, riyasızlığa ve ihlâsa alıştırır.

Oruca riyâ karışmaz.

Nitekim, bir Hadis-i Şerîfde Peygamberimiz (s.a.v.) “oruçta riyâ yok!”

Yüce Allah da “Adem oğlunun her amelinde kendisi için bir haz ve menfaat vardır.

Fakat, oruç, böyle değildir.

Oruçlu kişi, benim rızam için, yemesini, içmesini, cinsî arzularını bırakmıştır.

Oruç, benim içindir. Onun ecrini de ben vereceğim!” buyurmuştur.       (Sohbetler, M.Asım Köksal)

Bir Yorum Bırak