Oruçlunun dikkat edeceği en önemli hususlardan birisi iftar ve sahurda karnını tıka basa doldurmamasıdır. Çünkü böyle yapmakla orucunun gayesi yok olur. Oruçtan maksat, şehvâni ve hayvâni kuvvetlerin azaltılması, meleki ve nurani kuvvetlerin çoğaltılmasıdır. On bir ay boyunca çok şeyler yiyoruz Eğer bir ay bu yemeği biraz azaltırsak canımız mı çıkar? Fakat bizler iftar ederken gün boyunca kaybettiğimiz yemeklerin telâfisi, sahurda da gündüzün tedbirini alarak öyle çok yiyoruz ki, ramazan dışında oruç tutmadığımız za manlarda bile bu kadar yemeğe fırsat bulamıyoruz. Ramazan Ayı bir bakıma bizim beslenmemize yarıyor.
İmam-ı Gazâli şöyle der: “Eğer kişi gündüz oruçlu iken yemediği miktarı iftarda telafi ederse, orucun gayesi, yani şeytanın gücünü ve nefsani arzularını kırmak nasıl elde edilebilir?” Gerçekten bizler, yemek vakitlerimizi değiştirmekten başka hiç bir azaltma yapmıyoruz. Aksine ramazan dışında bulunmayan değişik yemek çeşitleriyle iftar yemeğini zenginleştiriyoruz. Ramazan için en güzel yiyecekler hazırlamak, halkın alışkanlığı haline gelmiştir. Gün boyu aç kalan nefis, bunlara dalınca tıka basa yiyip iyice karnını doyuruyor. Böyle olunca şehvâni kuvvetler zayıflama yerine daha da azgınlaşıp coşuyor ve orucun gayesine ters düşüyor.
Oruç tutmakta çeşitli faydalar ve gayeler ile onun farz kılınmasında çeşitli yararlar vardır. Tâbii ki bunlar biraz da olsa aç kalmakla kazanılır. Bilindiği gibi orucun en büyük faydası arzuları kırmaktır. Bu da ancak az da olsa aç kalmaya dayanır. Resûlullah (s.a.v.) buyuruyor ki: “Şeytan insanın vücudunda kanın dolaştığı gibi dolaşır. Onun yollarını açlıkla tıkayınız” Bütün âzâların doyması nefsin aç kalmasına bağlıdır. Nefis aç kalınca bütün âzâlar doyar. Nefis doyunca bütün azalar aç kalır.” (Buhari)
(Zekeriyya Kandehlevi, Fezâil-i Ramazan, s. 587)