Açlıkta kalb safâsı, gönlün hakka inkıyadı (bağlılığı), göz keskinliği vardır.
Açlıkta rikkat-i kalb olur. Kalb safâsı da insanı münacâtın lezzetini idrâk etmeye hazırlar, zik­rinin vesâir ibadetlerinin te’sirini görür.
Kalbde zill ü inkisar olur, şımarıklık gider.
İnsan açlıkta belâları unutmaz, zararlara ve âfetlere duçar olanları unutmaz. Tok olanlar açları unutur.
Açlık bütün ma’siyet arzularını kırar, devamlı kötülüğü emreden nefsin (nefs-i emmarenin) üzerine basar.
Açlık insana, betâet ve hamakat veren fazla uykuyu defeder, çok yiyen ise çok içer, çok içen çok uyur, çok uyuyanın gafleti artar.
Açlıkta ibadete devam kolaylaşır. Toklukta ise ibadet zorlaşır, ibâdete devam ise daha güçle­şir.
Açlıkta bedenler ve uzuvlar sıhhati olur, hasta­lıklar def olur. Çünkü umumiyetle hastalıkla­rın sebebi çok yemek, çok içmek, çok uyumak, kan fazlalığıdır.
Gayet sade bir hayat sürer, sıkıntısı olmaz. Az yemeği itiyâd edinen az mala kanaat eder.
Açlıkta sadakasını gönül huzuru ile verebilir, yemeğinin fazlasını yetimlere, miskinlere dağı­tır.
Ramazanoğlu Mahmûd Sâmî, k.s. (Musahabe, c:. 4)