“Oruç tutun sıhhat bulursunuz.” (Taberâni)
İbâdetler Allah (c.c.)’un emri ve Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in tebliği ile yapılır ki buna “ta’abbüdî (ibâdetle alâkalı) emir” denilir. Şüphesiz her ibâdette bizim tam veya eksik anlayabileceğimiz nice dünyevî faydalar da vardır. Fakat bu nokta ikinci derecede kalır.
Eğer bir mü’min meselâ şişmanlığı gidermek veya tansiyonu düşürmek için açlığa katlanırsa o açlık örfî ma’nâda oruç sayılmaz.
Ameller ancak niyetlere bağlıdır. Meselâ namaz bir idmandır denemez. Zîrâ o doğrudan ta’abbüdî bir emirdir. Bununla beraber bu emrin i’fâsı zımnında elbette dünyevî faydalar da vardır. Hele “aylık aidat” ve “giriş ücreti” gibi külfetlere ve merasime tabi’ olmayan ve tam eşitliğin timsâlini teşkil eden cemâatin içtimaî faydaları ne kadar açıktır. Fakat biz bunlarda birinci derecede taabbüdî emri düşüneceğiz, bunları Allah (c.c.)’un emri diye yapacağız.
Bu hadîs-i şerîf de orucun sağlık üzerindeki müsbet tesirine işaret buyurulması, ikinci derecede böyle dünyevî ve bünyevî bir faydası da bulunduğunu açıklamaktadır. Bugün bu durum tıp ilmince de isbât ve i’tiraf edilmiştir.
Orucun daha nice faydaları vardır ki, nefs hakimiyeti, açlığa ve zorluğa tahammül, açların hâline vukuf ve merhamet… bunlardandır.
(Hz. Mahmûd Sâmî RAMAZÂNOĞLU (k.s.), Musahabe 5. c., 76. s.)