Ramazan’da hasta olup da, oruç tutması hâlinde hastalığı-
nın artacağından korkan kimse, orucu tutmaz. İyileştikten son-
ra tutamadığı günleri kazâ eder.
Seferî olan kişi, güçlük çekmediği takdirde, oruç tutması
daha fazîletli olup sonra kazâ etmek üzere oruç tutmaması da
câizdir.
Hasta veya seferî olan kişi, hastalık veya seferîlik hâlinde
iken vefat etseler kazâ gerekmez. (Yani fidye vasiyet etmeleri
vâcib olmaz.) Fakat hasta iyileştikten, seferî olan kişi ikâmet
ettikten sonra vefât etse, sıhhat buldukları gün kadar kazâsı
(fidye vasiyet etmeleri) gerekir.
Ramazan orucu ister aralık verilmeksizin, istenirse aralıklı
olarak kazâ edilir. Şâyet diğer Ramazan ayına kadar tehir edi-
lirse, ikinci Ramazan orucu tutulur ve kazâ sonraya bırakılır.
Fidye vermek icâb etmez.
Gebe ve emzikli kadın, kendine veya çocuğuna zararlı ola-
cağından korktukları takdirde, oruç tutmayıp sonra kazâ eder-
ler. Fidye vermezler.
Oruç tutmağa gücü yetmeyen ihtiyar oruç tutmaz, tutama-
dığı her gün için, keffâretlerde olduğu gibi, bir yoksulu doyurur,
(yâhut kıymetini verir.)
Üzerinde Ramazan kazâsı bulunan bir kimse, vasiyet edip
de vefât etse, onun nâmına velîsi her gün için bir yoksula buğ-
daydan yarım sa‘, hurmadan, kuru üzümden veya arpadan bir
sa’ yiyecek verir. (Vasiyet etmemişse vârisinin, teberru olmak
üzere, bunu yerine getirmesi câiz olur.)
Bir kimse nâfile oruca başlayıp sonra bozsa, kazâ eder.
Ramazanda hâiz (hayızlı) ve lohusa olan kadın orucunu
bozar. Temizlendikten sonra kazâ eder. Bir Ramazan gündü-
zünde, seferden gelip de mukîm olan kimse veya temizlenen
hâiz, günün geri kalan saatlerinde oruçlu gibi hareket eder.
Fecrin doğmamış veya güneşin batmamış olduğu zanniyle
yiyip içen kimse tan yerinin ağardığını ve güneşin batmadığını
anlasa, o günün orucunu kazâ etmesi gerekir. Fakat keffâret
lâzım gelmez.
(Ebu’l Hasan Ahmed b. el-Kudûrî, Kudûrî Tercemesi, 90.s.)