1- Organ bağışı herhâlukârda câizdir, diyenlere; hayâtî or­gan ve ikinci derecede önemli organlar ayrımı yapılarak cevâb verilir. Hayâtî organın hîbesi ya da satılması bir tür hayâta son vermek olduğundan intihar hükmündedir ve haramdır. İkinci derecede önemli diğer organların hîbesi ya da satılması ise; vücûda zarardır ve “Zarar vermek de yoktur zarar görmek de” kâidesi ile “Zarar zararla izâle olunmaz” (İbn Nüceym, el-Eşbah ve’n-Nezâir) kâideleri gereği ve konu ile alâkalı diğer Kur’ân ve Sünnet nâssları gereğince haramdır. Hayâtî olma­yan organa vericinin ihtiyâcı en az alıcının ihtiyâcı kadardır.
2- Organ naklinde bulunmak îsâr (en üstün sadaka)dır. Or­ganlar da kişinin malıdır ve insan malından îsâr edebilir, öldük­ten sonrasına vasiyet edebilir. Vârisler îsârda ya da bağışta bulunabilir diyenlere ise; can ile ya da bedenin bazı parçalarıy­la îsârda bulunmak ancak Şerîatın emrettiği çerçevede câiz olabilir. Şerîatte insanın bir başkasının sağlığı için kendi canı­nı fedâ etmesi ya da organlarının birisinden vazgeçmesi gibi bir îsâr türü meşrû olmadığı gibi mirasçılara da böyle bir îsâr­da bulunma yetkisi tanınmamıştır.
3- Organ vericinin organını vermesi zarûrete binâen câizdir denildiğinde, direkt olarak organ vermenin haram olduğu kabûl edilmiş olmaktadır. Çünkü zarûretler, haram şeyleri mubâh kılar, câiz olan şeyleri değil. Organ vermek bir zarûret olma­dığında, verici kendisi için haram olan bir fiili zarûret hâli oluş­madan işleyemez. Ölmeden evvel organ bağışı câiz olmadığı için yapılamazsa, ölüm sonrasındaki dönem için de kişinin or­ganlarının bağışlanmasına izin verme hakkının olmasından söz edilemez. Böyle bir zarûretin olmasından da söz edilemez.
4-  Organ nakline bir tedâvi olması ve tedâvinin de dînen matlûb olması açısından cevâz verenlerin görüşlerine gelince; Organ nakli tedâvi için câizdir diyenlere deriz ki; haramla te­dâvi câiz değildir. İnsan bedeninin bozulması zarardır. Zarar­lı şeylerde aslolan da haramlıktır, denilir.
(Muhammed Önder, İslâm Fıkhında Organ Naklinin Hükmü, 77.s.)