Asr-ı Saâdet’te Müslümanlar herkesi, her yerde bu dîne
çağırmışlardır.  Onlar  bu  vazifelerini îfâ  ederken  islâm  in-
sanının bütün vasıflarını  benliklerinde topladıkları  için fiilen
yaptıkları  bir yana, nefesleri tesirini göstermiş, insanlık ara-
dığı örneği onlarla bulmuş ve uzak diyarlardan akın akın bu
dîne girmeye gelenler olmuştur. (HadîslerleMüsiümânhk, 1/49)
Hz.    Ömer     (r.a.)’in  devrinde     nice    binlerce    inşân
Müslümanlığı  kabul etmişti.  Hz.  Ömer  (r.a.),  arkadaşlarını
hakîkî  Müslümanlığa rehber olacak bir surette yetiştirmeyi
başardığından, islâm Ordusu nereye giderse, bütün dünyayı
fethetmeğe  azmeden  din  mücâhidlerini,  çöl  mücâhidlerini
bütün  halk  görerek  Müslüman  olurlardı.  Çünkü  insanlar
Müslümanlığın, doğruluğunu, sadeliğini, temizliğini, sıdk u
ihlâsını görürler, Allah (c.c.)’nün yardımı ile kalbleri etkilenir
ve  Müslümanlara  hayran  olurlardı.  Suriye’nin  Fethi’nde
düşman  elçisi  Corc,  Müslümanların  hâl  ve  hareketlerini
beğenerek Müslüman olmuştu. Mısırlı  bir reîs olan Settâ,
Müslümanların güzel ahlâklarından memnun olarak iki bin
arkadaşıyla birlikte Müslüman olmuştu.
Çölden  çıkan bir avuç  insanın en büyük devletleri fet-
hetmeleri, şübhesiz ilâhi bir kuvvetlendirme sayesinde ola-
ğanüstü  bir hâl olmuştu, iran Şahı, Çin hakanından yardım
taleb edince, Çin hakanı şu cevâbı vermişti: “Müslümanlar
gibi  bir  milletle  boy  ölçüşmek  neticesizdir.”  iranlılar
Müslümanlarla muharebe ederken bir  iranlı  başkumandan
firar  şübhesiyle sorgulanırken kendini müdâfaa  için okunu
çekmiş, bir taşa atarak taşı  paramparça etmiş ve şöyle de-
mişti: “Bu keskin oklar bile Müslümanlar üzerinde te’sî r
icra  etmezse  bunun  mânâsı;  Allah’ın  onlarla  beraber
olduğudur. O  hâlde onlarla harb etmekte bir mânâ yok-
tur.”
(Hz MahmCd Sâmf Ramazânoğlu (k.s.), Hz. Ömer (r.a.), 121 .s.)