Amra binti Abdurrahmân (r.anhâ) şöyle anlatmıştır: Hz. Aişe (r.anhâ)’ya “Annem vefât etti. Onun oruç borcu vardı. Benim onun yerine bu orucu kazâ etmem uygun olur mu?” diye sordum. Bana “Hayır, fakat onun yerine her bir gün için bir fakire sadaka vermen oruç tutmandan daha hayırlıdır” cevâbını verdi. (Tahâvî, Müşkilü’l-âsâr, c.5, s.373)
İbn Abbâs (r.a.)’ın şöyle dediği nakledilmiştir: “Kimse kimsenin yerine namaz kılamaz, kimse kimsenin yerine oruç tutamaz.” (Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ, c.2, s.175)
Nâfi’in nakline göre İbn Ömer (r.a.) şöyle demiştir: “Kimse kimsenin yerine namaz kılmasın, kimse kimsenin yerine oruç tutmasın. Fakat eğer bunu yapacaksa onun yerine sadaka veya hediye versin.” (Abdürrezzâk, Musannef, c.9, s.61) Bu rivayet, bir kimsenin başka bir kimse yerine namaz kılamayacağını ve oruç tutamayacağını açıkça göstermektedir.
Nâfi’in nakline göre İbn Ömer (r.a.) bir kişi hakkında “Her kim ölür de üzerinde bir ay oruç borcu olursa her bir günün yerine onun adına bir fakir doyurulsun” demiştir. (Tirmizî)  Bilmek gerekir ki bu hadis-i şerifler ölünün kazaya kalmış orucu için fidye vermenin câiz olduğunu ve bir kimsenin başka bir kimse yerine oruç tutamayacağını açıkça göstermektedir.
(Eşref Ali et-Tehanevi, Hadislerle Hanefi Fıkhı, c.7, s.64-66)
BİLİYOR MUYDUNUZ?
Oruçlu kişi abdestte ağzını çalkalarken mubalağa etmez. Ağzı çalkaladıktan sonra kalan ıslaklık, ağza (istemeden) kaçan toz ve dumana benzetilmiştir ki orucu bozmaz. Ama ağızdan suyu attıktan sonra tükürmeyi şart koşmak gerekir.
(İbni Abidin, Reddül Muhtar, s.281)