Akıllı kimse, sözü tartmalı. Söylediği sözü, daima yerinde söylemelidir. Resûlullâh (s.a.v.) rüzgâra lanet eden birini gördü. Şöyle buyurdu: “Bir kimse, ehli olmayan (lanete layık olmayan) bir şeye lanet ederse, sonunda lanet kendisine döner.”
Ebû Melih, babasından naklen, şöyle anlattı: Resûlullâh (s.a.v.)’ın ashabından biri, üzerinde olduğu hayvanın ardına binmişti. Bir ara, hayvan tökezledi. Bunun üzerine o kimse: Kahrolsun şeytan, dedi. Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kahrolsun deme. Sen ona öyle dersen, o öyle büyür ki, bir evi doldurur. Lâkin Bismillah (Allâh’ın adı ile) dersen, o zaman, şeytan öyle küçülür ki, bir sinek kadar kalır.”
Akıllı kimse, kendisine bir şey nakledildiğinde, kulağı ile işitmedikçe veya gözleriyle görmedikçe, onun için doğrudur veya yalandır dememelidir. Zira, işitip görmediği bir söz için yalandır, der, ama doğru çıkabilir. Doğrudur, der, ama yalan çıkabilir. Bu durumda ona düşen; şöyle demesidir: “O söz,bana ulaşmadı, nasıl olduğunu bilmiyorum.” Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle anlattı: Ehl-i Kitab, Tevrat’ı İbranî diliyle okur, Arap diliyle de açıklardı. Bunun için, Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Onları ne yalanlayın, ne de tasdik edin; şöyle deyin: Allâh’a iman ettik. Bize inzal buyurduğuna (indirdiğine) da, bundan önce inzal buyurduğuna da iman ettik.”
Geçmiş zâtlardan birine, bir adamın durumu soruldu: Bir kimseye “Falan peygambere inanıyor musun?” dediler. O peygamber için, bilmediği bir isim verdiler. O kimsenin ne yapması icap eder? Evet, demiş olsa, peygamber olmayan birinin peygamberliğine şahitlik etmiş olur. Hayır dese, Allâh’ın peygamberlerinden birini inkâr etmiş olur. Bu durumu açıklaması istenen zât, şöyle buyurdu: O kimsenin, “dediğiniz eğer peygamber ise, inandım” demesi icap eder.
(Ebu’l-Leys Semerkandî, Tenbîhü’l-Gâfılîn, s.867)