Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki Allâhü Teâlâ, suretlerinize ve mallarınıza değil, ancak kalplerinize ve âmellerinize bakar.” (Müslim)

“Allâhü Teâlâ kalplere, niyetin yeri olmasından dolayı bakar. Kul güzel âmeller işlediğinde melekler onları mühürlü sayfalar içerisinde yükseltip götürürler ve Allâh (c.c.)’un huzuruna koyarlar. Bunun üzerine Allâhü Te’âlâ şöyle buyurur: “Şu sayfayı atınız! Zira içindeki âmelle benim rızam kasdedilmemiştir.” Sonra meleklere seslenir: “O kul için şunu yazınız. O kul için bunu yazınız!” “Ey Râbbimiz! O bunların hiç birini işlemedi ki!” “İşlemedi, fakat niyet etti!” (Dârekutnî)

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar dört sınıftır:
1. Allâh (c..c)’un, kendisine ilim ve mâl verdiği kişidir ki ilmiyle mâlında tasarruf eder!
2. Onun bu halini görüp de “Eğer Allâh (c.c.) buna verdiğinin benzerini bana verirse, ben de onun yaptığı gibi yaparım” diyen kimse. Bu iki kişi sevâpta eşittirler.
3. Allâh (c.c.)’un, kendisine mal verip de ilim vermediği kişidir ki cehâletinden ötürü malını har vurup harman savurur.
4. Üçüncünün halini görüp de “Eğer Allâh (c.c.) buna verdiğinin benzerini bana verseydi onun yaptığı gibi yapardım!” diyen kimse. Bu ikisi de günâhta eşittirler. (İbn-i Mâce)

Enes b. Mâlik (r.a.)’in rivâyet ettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) Tebük seferine giderken şöyle buyurmuştur: “Medine’de bazı kişiler vardır ki orada oldukları halde, geçtiğimiz her bir derede, kâfirleri öfkelendirecek şekilde attığımız her adımda, yaptığımız her infakta kazandığımız sevabı bizimle paylaşmaktadırlar.” “Ey Allâh’ın Resûlü! Onlar bizimle birlikte olmadıkları halde bu fazîleti nasıl elde edebiliyorlar?” “Kendilerini özürleri geri bırakmıştı. Bu bakımdan onlar niyetlerinin güzelliğiyle bize ortak oldular.” (Buhârî)(İmâm-ı Gazâlî (r.âleyh), İhyâ-u Ulûmi’d-dîn, c.4, s.281)

Bir Yorum Bırak