İslâm dini müstakil bir dindir. Hiçbir hususta başkasına tâbi ve onlara uşak olmamızı istemez. Peygamber (s.a.v.) Medine-i Münevvere’ye teşrif ettiğinde Medine halkının iki mukaddes günü vardı. İlkbaharda Nevruz günü ile sonbaharda Mihrican günü. Bu zamanda gece ile gündüz müsavi olurlar. Peygamber (s.a.v.) Medine halkına: “Bunlar nelerdir?” diye sordu. “Cahiliyette bu günlerde oynar, şenlik ederdik” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki: “Allâh bunların yerine size daha iyi günler verdi. O günler Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı’dır.”
Ebû Alî el-Farisî diyor ki “Bundan anlaşılıyor ki Nevruz ile Mihrican gibi, Müslüman olmayan kimselerin kutsal günlerine ta‘zim etmek caiz değildir.” İmâm-ı Rabbani Ahmed el-Farukî şöyle diyor: “Hindûların kutsal saydıkları ve kırmızı pilav pişirip hediye verdikleri günlere tazim etmek, yahudilerce kutsal sayılan günlerde adet olan hediyelerle hediyeleşmek küfrü gerektiren şeylerdendir.” Binaenaleyh, Noel gününde ve hıristiyanların diğer bayram günlerinde onlara ayak uydurmak gayesiyle, onların yaptıklarını yapmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri pişirmek caiz değildir.
Bu hareketler küfrü gerektirir. Ondan sakınmak icâb eder.