Nebîlik ve Resûlluk, Allah (c.c.) vergiyi olup bunu, Yüce Allah (c.c.)’ın, kullarından, dilediğine ve lâyık olanına verdiği de, Kur’ân-ı Kerim’de şöyle açıklanır:
“Bir Vahy ile veya bir perde arkasından, yahud bir Elçi (Melek) gönderip de -Kendi izniyle- dile­yeceğini, Vahy etmesi olmaksızın, Allah’ın, hiç bir beşere kelam söylemesi vâki olmamıştır.
Şüphesiz ki, O, çok yücedir. Mutlak hüküm ve hikmet sahibidir.
İşte, biz, Sana da, böylece, emrimizden bir Ruh (Kur’an)’u Vahy etlik.
Halbuki (bundan önce), Son, Kitap, nedir? İmân, nedir? bilmezdin.
Fakat, Biz onu, bir Nur yaptık. Bununla, kullarımızdan, kimi dilersek, Ona, Hidâyet veririz.
Şüphesiz ki, Sen muhakkak, doğru bir yolun Rehberliğini yapıyorsundur.”
“O (Allah), Ummîler (Araplar) içinde, kendile­rinden (onlara) bir Resul gönderendir ki, (O Resul), onlara (Allah’ın) âyetlerini okur, onları temizler, onlara, Kitabı, Hikmeti öğretir.
Halbuki, onlar, daha önce, apaçık bir sapıklık içinde idiler.”
“Bu (Peygamberlik), Allah’ın, kimi dilerse, ona vereceği bir fadl’dır.
Allah, büyük fadl (kerem) sahibidir.”
“Allah, Risâletini (Elçiliğini) nereye vereceğini, çok iyi bilendir.”
(M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, S. 7)