Bir keresinde Hz. Peygamber (s.a.v.)’e şu şiiri okudum: “Cömertliğimiz ve zenginliğimiz göklere ulaştı. Buna rağmen biz bundan daha fazlasını istiyoruz”. Bundan çok hoşlanan Hz. Peygamber (s.a.v.), “Ey Ebâ Leylâ! Daha başka ne istiyorsun?” diye sordular. “Cenneti istiyorum” dedim. Hz. Peygamber (s.a.v.) de, “Allah (c.c.)’nun izniyle bu da olacaktır” buyurdular. (Buhari) Bunun üzerine ben şiire devamla şu beyti okudum: “Ortalığın selâmetini koruyamayan halimlikte (yumuşak huylulukta); işler karıştığında düzeltecek tevâzu yoksa cehâlette de hayır yoktur”. Bunları işiten Hz. Peygamber (s.a.v.), “Çok güzel söyledin. Allah Teâlâ ağzını bozmasın ve onu korusun!” diye dua ettiler. (Buhari)
Ya’lâ (r.a.) şöyle diyor: “Ben onu (Nâbiga’yı) gördüm; yüz küsur yaşında olmasına rağmen bir tek dişi dahi düşmemişti.” Abdullah b. Cirad (r.a.) ise şöyle diyor: “Ben onu gördüğümde dolu tanesi gibi dişlere sahipti ve bir tanesi dahi düşmemiş ya da çürümemişti.” Nâbiga (r.a.) hayatı boyunca herkesten daha güzel dişlere sahip oldu. Çok yaşlı olmasına rağmen her düşen dişinin yerine mutlaka bir yenisi çıkardı.
Başta İmâm-ı Buharî ve diğer sahih hadis kitaplarından naklediliyor ki: Enes bin Malik (r.a.)’in annesi, Allah Resulü’ne (s.a.v.) rica etmiş ki, “Senin hizmetcin olan Enes’in evlât ve malı hakkında bereketle dua et.” Efendimiz  (s.a.v.) de Hazreti Enes’e “Allah’ım! Onun malını ve evlâdını çoğalt. Ve ona ihsan ettiğin nimetlere bereket ver.”  diye dua etmiştir. Bu duanın üzerine, Hz. Enes, ömrünün sonuna doğru yemin ederek ilan etmiş ki:“Ben kendi elimle yüz evlâdımı defnetmişim. Benim malım ve servetim itibarıyla da, hiçbirisi benim gibi mesut yaşamamış. Benim malımı görüyorsunuz ki pek çoktur. Bunlar hep Peygamberimizin (s.a.v.) duasının bereketindendir.”
(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, 4/418)