Nebî (s.a.v.)’in Tebük Savaşı’ndaki mübârek hutbeleri şöyledir: “Kıssaların en güzeli, Kur’ân’dır. Amellerin en hayırlısı, farz olanlardır. Şerlerin en kötüsü, sonradan icat edilen bid’atlardır. Hidâyetin en güzeli, peygamberlerin hidâyetidir. Ölümün en güzeli, şehidlerin ölümüdür. Körlüğün en kötüsü, hidâyetten sonra sapıklığa düşmektir. İlmin en güzeli, faydalı olanıdır. Hidâyetin en güzeli, emirlere uyulanıdır. Körlüğün en kötüsü, kalp körlüğüdür.
Veren el, alan elden üstündür. Az olup hidâyet eden mâl, çok olup azdıran mâldan daha iyidir. En kötü şey, ölürken mazeret göstermek ve pişmanlığın en kötüsü de kıyâmet günü duyulan pişmanlıktır. Bazı kimseler namazı, vaktin sonunda kılar. Bazısı da Allâh’ı az anar. Hataların en büyüğü, yalan söylemektir. Zenginliğin hayırlısı, kalp zenginliğidir. Azıkların hayırlısı takvadır. Hikmetin başı Allâh (c.c.) korkusudur. Kalpteki şeylerin en hayırlısı, kesin inançtır. Şüphe ve kararsızlık küfürdendir.
Ölüler için yüksek sesle ağlayıp dövünmek, cahiliye âdetlerindendir. ganimet malına hiyanet etmek, cehennemden ateş almaktır. Altın ve gümüşü biriktirip zekâtını vermemek, deriyi cehennem ateşiyle dağlamaktır. Şiir, iblisin çalgılarındandır. İçki, kötülüklerin anasıdır. Kadınlar şeytânın tuzaklarıdır. Gençlik, deliliğin bir çeşididir.
Kazançların en kötüsü, ribadır. Yiyeceklerin en kötüsü, yetim malı yemektir. Bahtiyar, başkasından ders alandır. Bahtsız ise, annesinin karnında bahtsızdır. Sonunda hepiniz dört ziralık bir yere gireceksiniz. Bütün işler sonuçlarıyla ölçülür. Önemli olan, amelin sonudur. Haber yayanların en kötüsü, yalan haber yayanlardır. Gelmesi muhakkak olan bir şey, uzak da olsa yakındır.
Mü’mine küfretmek fısktır. Mü’mini, mü’min olduğu için öldürmek, küfürdür. Bir mü’mini gıybet etmek, Allâh (c.c.)’ya karşı gelmektir. Mü’minin malı da, kanı kadar haramdır. Kim kötü bir iş için Allâh (c.c.) adıyla yemin ederse, Allâh (c.c.) onu yalancı çıkarır. Bağışlayanları Allâh (c.c.) da bağışlar. Öfkesini yutanlara Allâh (c.c.) ecir verir. Belâlara sabredenlerin kaybını Allâh (c.c.) doldurur.”
(Feyzü’l-Kâdir, c.2 s.179)