Hz. Peygamber (s.a.v.) hastalığı sırasında “Üzerime su dökünüz.” dedi. Sonra çıkarak Allâh’a hamd ve sena ettikten sonra Uhud şehîdlerinden bahsetti ve onlara Allâh’tan mağfiret diledi ve duâ etti. Sonra: “Ey muhacirler! Siz durmadan artıyorsunuz. Ensar ise olduğu gibi kalmaktadır. Kesinlikle ensar benim sığındığım dostlarım ve sırdaşlarımdır. Onların iyilerine ikrâmda bulununuz ve kötülerinin de kusurlarına göz yumun.” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sözlerinin ne anlama geldiğini anlayan Hz. Ebûbekir (r.a.) ağladı.
Allâh’ın Resûlü (s.a.v.): “Çeşitli kuyulardan getirilmiş sudan yedi kırba üzerime dökün. Belki biraz hafiflik hissederim de çıkıp halka vasiyette bulunurum.” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) başını sımsıkı bağladığı bir bez parçasıyla minbere çıktı. Allâh (c.c.)’e hamdu sena ettikten sonra “Allâh (c.c.)’un kullarından bir kul, dünya ile Allâh katındaki nimetler arasında muhayyer bırakılmıştır. O kul da Allâh’ın katındaki nimetleri tercih etmiştir.” dedi. Resûlullâh (s.a.v.)’in bu hutbesinin manasını Ebûbekir (r.a.)’den başka hiçbir sahabi anlamadı. Ebûbekir (r.a.) ağlayarak “Babalarımızı, analarımızı ve çocuklarımızı sana feda ederiz.” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.):
“Yerinde dur! Benim yanımda dostluk ve yardım bakımından insanların en üstünü Ebû Kuhafe’nin oğludur. Mescide açılan kapılara bakın ve Ebûbekir’in kapısından başka bütün kapıları kapatın. Çünkü ben, onun üzerinde bir nur gördüm.” dedi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) son hutbesinde: “Kim beş vakit farz namazları cemaatle kılmak hususunda dikkatli olursa, o çakan şimşek gibi Sırat Köprüsü’nü geçenlerin ön safında olur. Allâh onu tabiinlerin ilk kafilesi içinde haşreder. Beş vakit namazı cemaatle kıldığı her gün ve her gece için, Allâh yolunda şehid edilen bir kişinin ecri kadar ecir verilir.” buyurdu. (Heysemi, c.2 s.39)
Ya Rabbel Alemin! Hatalarımızı lütfunla bağışla. Kalbimizi Habibi’nin muhabbetiyle ihya et râzı olup cemalini nasib ettiğin kullarının arasına kat! (Âmin).
(Bidaye, c. 5 s.229-230; Heysemi, c.9 s.42)