Hz. Hüseyin (r.a.)der ki: Babama, Peygamber (s.a.v.) meclisindeki âdetinden sordum, o da:
‘Resûlullah (s.a.v.) Allah’ı zikretmedikçe ne oturur, ne de kalkardı. Mecliste yerlerden biryeri kendisine belirlemez, böyle yapmayı men ederdi.
Nerede olursa olsun, oturan bir cemaatin yanına vardığı zaman üst başa geçmez, meclisin sonuna oturur ve böyle yapmalarını Müslümanlara da emrederdi. Kendisiyle birlikte oturan herkese nasibini verir, öyle ikram ederdi ki, herkes Resûlullah (s.a.v.) katında kendisinden daha mükerrem bir kimse yok sanırdı. Kendisiyle oturan veya gelip hacetini arzeden kimsenin herşeyine, dönüp gidinceye kadar katlanırdı.
Bir kimse, kendisinden bir hacette, istekte bulununca, onu reddetmez, verir, yahut tatlı ve yumuşak bir dille geri çevirirdi.
Peygamber (s.a.v.)’in meclisi bir ilim, haya, sabır ve emanet meclisi idi. Meclisinde ne sesler yükselir, ne bir kimse suçlanır, ne de işlenmiş bir kusur ve hata açığa vurulurdu.
Kendisini üç şeyden: İnsanlarla çekişmekten, Çok konuşmaktan, ve boş şeylerle uğraşmaktan alıkoymuştu.
Peygamber (s.a.v.) konuşurken, meclisinde bulunanlar başlarına kuş konmuş gibi sessiz ve hareketsiz dururlar; sözünü bitirip susunca, söyleyeceklerini söylerler; fakat kendisinin yanında asla tartışmaz, çekişmezlerdi.
Peygamber (s.a.v.) yanında birisi konuşurken, konuşmasını bitirinceye kadar, diğerleri susarlardı. Peygamber (s.a.v.) yanında en sonrakinin sözü ile en öncekinin sözü farksızdı.
Meclisinde bulunanlar birşeye gülerlerse O’da onlara uyarak güler, birşeye hayret ederlerse O’da onlara uyarak hayret ederdi.
Meclisine gelen gariblerin, yabancıların sözlerindeki ve sorularındaki kabalık ve kıncılığa ashabı da kendisi gibi davransınlar diye katlanırdı. Gerçeğe uygun olmayan övmeyi kabul etmezdi. Hakka tecavüz etmedikçe hiç kimsenin sözünü kesmezdi. Haka tecavüz ettiği zaman da, ya onu men ederek sözünü keser, yahut meclisten kalkıp giderdi’ dedi.
(İtin Sa’d, Tabakât, c. 1 , s. 424-425, Tirmizî, Şemail, s. 59-60, Kadı lyaz, Şifa.c.1, s. 119-121.)