Osman b. Ebi’l-Âs der ki: “Resûlullâh (s.a.v.) beni Taife vali tayin ettiği zaman Resûlullâh (s.a.v.)’in bana en son sözü: ‘Ey Osman! Sen Sakiflerin imamısın. Bir müezzin tut! Fakat o, okuyacağı ezan için bir ücret almayacaktır! Sen kavmine imamlık yapacağın zaman halka namazı hafiflet. Namazı itidal üzere kıldır! Halkın zayıf (güçsüz) olanlarını; içlerindeki yaşlıların, küçüklerin, zayıfların ve iş-güç sahibi olanların durumlarını gözönünde tut! Kendi başına kılacağın zaman, onu istediğin gibi kıl buyruğu olup, hatta benim namazda ne kadar duracağımı veya ne kadar müddette kıldıracağımı bile tayin etmiş, ‘Kur’ân’dan, İkra’ bismi rabbikellezî halak…Ve benzerlerini oku!’ buyurmuştu.
Bakara sûresini okuyordum.
‘Yâ Resûlullâh! Kur’ân hafızamdan çıkıp gidiyor!?’ dedim. Resûlullâh elini göğsümün üzerine koydu ve: ‘Ey şeytan! Osman’ın göğsünden çık!’ buyurdu. Bundan sonra, ezberlemek istediğim hiçbir şeyi unutmadım.
‘Yâ Resûlullâh! Şeytan benimle namazım ve kıraatim arasına girip namaz ve kıraatimi karıştırıyor!?’ dedim.
Resûlullâh (s.a.v.): “O, Hınzib diye anılan bir şeytandır! Onu sezince, hemen ‘Euzubillâhimineşşeytânirracîm’ diyerek ondan Allâh’a sığın! Sol tarafına da üç kere tükür! buyurdu. Ben bunu yapınca, Allâh (c.c.) onu benden defedip giderdi.”
Osman b. Ebi’l-Âs, Müslüman olduğundan beri bedeninde duyduğu ve şiddetinden öleceğini sandığı hastalık ve ağrıdan şikâyetlendiği zaman, Peygamberimiz (s.a.v.), **“Bedeninde rahatsızlık duyduğun yerin üzerine elini koy, sür! Elini oraya üç kere sürerken, ‘Bismillah!’ de! Oraya elini yedi kere daha sür ve her sürüşte ‘Euzu billahi ve kudretihî min şerri mâ ecidü ve ehâziru’ (Duyduğum ve sakındığım şeyin şerrinden Allâh’a ve O’nun izzet ve kudretine sığınırım)’ de!”** buyurdu.
(M. Asım Köksal, İslam Tarihi)