Peygamber (s.a.v.)’in doğumunda yaşanan bir olayı Hz. Âmine (r.a.) şöyle anlatır:

“(Nebi (s.a.v.) Efendimiz doğduğunda) O’nu elime almak istedim. Hemen üç hûrînin hazır olduğunu gördüm. Her birinin yüzü bir bedir (ay)  gibiydi. Başka melekler de vardı. Bunlar bir anda kaybolup o üç melek yaklaştılar. Meğer bunlar hûrî suretinde melekler imiş. Yanıma geldiler. Birinin elinde gümüşten beyaz bir ibrik, yeşil zebercedden bir maşraba vardı. Diğerinin elinde kızıl ipekten dürülmüş bükülmüş bir bez vardı. Meleklerden biri ileri geldi. Leğeni Allâh’ın Habîbi (s.a.v.)’in önüne koydu ve:

-Ey Muhammed (s.a.v.)! Bu leğen dünyanın benzeridir. Dünyayı sana arz ettim. Nereyi gösterirsen senin makamın orası olacaktır. Elini bu leğenin neresine gösterirsen ben de sana oranın doğuda mı, yoksa batıda mı, Şam’da mı yoksa Anadolu’da mı olduğunu haber vereceğim, dedi. Gözümün nuru o leğenin orta yerine elini koydu. Ben şaşakaldım. Daha şimdi doğan çocuk bu sözü nasıl anlamıştı?

Âmine Hâtun bilmezdi ki, bütün yaratılmışlar onun yanında tıfıldır. Amma onun cümle mahlûkâtdan şânı uludur.

Ey müminler! Resûlullâh (s.a.v.) hakkında söylenen sözleri ve o sözlerin şerhlerini, mucize ve kerametlerini sakın inkâr etmeyin. Diliniz ve dîniniz zayıflar. Îmânınıza zarar gelir. Peygamberimiz (s.a.v.)’in makamı yüksek makamdır. Yüce menzildir. Bütün peygamber ve velîlerle, dîn imâmları ve yakîn ehli âlimler onun haline hayran kaldılar. Hiç kimse O’nun kurbetinin, zînetinin ve rütbesinin derecesini gereği gibi anlayamamıştır.

Mevlîd gecesi, Resûlullâh (s.a.v.)’in doğum zamanında görülen hâlleri, mûcizeleri okumak, dinlemek, çok sevâbdır. Çünkü hadîs-i şerîfte “Allâhü Teâlâ bir kimseye söz ve yazı sanatı ihsân ederse, Resûlullâh (s.a.v.)’i övsün, düşmanlarını kötülesin” buyurulmuştur.

Not: Bugün veya ertesi gün oruç tutmak sevâbdır.

(Mustafa Darir, Siyer-i Nebî,c.1s.249)