Zaman olurdu ki, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in han ımlarına âid hücrelerin hiçbirinde, aylarca ne ışık yanar, ne de ateş yakılırdı. Zeytinyağını buldukları zaman, onu merhem yerine kullanır ve iç yağını bulurlarsa da onu yerlerdi.
Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor: Allah Resulü (s.a.v.)’in ailesine âid hiç bir evde ne ekmek ne de yemek pişirmek için ateş diye bir şey yakılırdı. Bu hâl bazen bir ay, bazan da iki ay böyle devam ederdi. Dinleyenler “Peki ne ile yaşıyorlardı, ey Ebû Hüreyre?” diye sordular. Ebû Hüreyre (r.a.), “Hurma ve suyla geçinirlerdi. Bir de, Ensârdan bir kaç komşuları vard ı. Allah onları mükâfatlandırsın. Ara sıra Hz. Peygamber (s.a.v.)’e süt gönderirlerdi” dediler. Hz. Âişe (r.a.) şöyle rivayet ediyorlar:
“Resûlullâh (s.a.v.) hiçbir zaman doyasıya yemediler. isteseydik yiyebilirdik. Fakat Resûlullâh (s.a.v.) başkalarını nefsine tercîh ederlerdi.”
Hz. Fâtımâ (r.anhâ), Hz. Peygamber (s.a.v.)’e bir parça arpa ekmeği takdim ettiler. Hz. Peygamber (s.a.v.) ona “Babanın üç günden beri yediği ilk yemek bu oluyor.” buyurdular. Biz Resûlullâh (s.a.v.)’e aç olduğumuzu söyledik ve elbiselerimizi kaldırıp, karınlarımızın üzerine bağladığımız taşı gösterdik. Hz. Peygamber (s.a.v.) de elbisesini kaldırdı, karnına bağladığı iki taşı bize gösterdi. Peygamber (s.a.v.) bir gün çok acıktılar. Karnına bir taş bağladıktan sonra “Dikkat edin, çok nefis vardır ki toktur, yumuşak yatakta yatar. Fakat kıyamet günü aç ve çıplaktır. Dikkat edin, çok kişi vardır ki görünüşte nefsine önem verir. Gerçekte ise, nefsini rezil etmektedir. Yine dikkat edilsin ki bazı kimseler görünüşte nefsini rezil ediyor, gerçekte ise onu ikrama boğmuşlardır.” Hz. Âişe (r.anhâ)’dan rivayetle; “Peygamberinden sonra bu ümmetin başına ilk gelen belâ doyasıya yemektir. Çünkü insanlar karınlarını doldurduklarında bedenleri seni izleşiyor, böylece kalbleri zayıflıyor, şehvetleri azıyor.”
Not: Nebî (s.a.v.)’in yüce ahlâkı serisinin bir sonraki yazısı 30 Eylül’dedir.
(Yûsuf Kandehlevî (r.h.), Hayâtu’s-Sahâbe,1.c. 299.S.)