Bir kısım insanlar anlayabildiği kadarıyla şeriata uyar. Şeriat sahibi nereye yürürse oraya yürür, nerede durursa orada durur. Muhammedî fiillerden en küçük bir şey terketmeksizin bütün gayretini ve himmetini sarfeder.
İşte orta yol ve sünnet budur. Bununla amel eden de sünnîdir. Allâh (c.c.) sevgisi ancak bu yolu takip etmekle elde edilir.
Bu bilgilere göre sünnetle amel eden gerçek sünnî, zahir ile bâtını şahsında toplayan, sırf zahirî veya sırf bâtînı olmayıp, ifrat ve tefritten uzak kalan kişidir.
“İttiba ettiğin zaman peygamberlerin efendisi olan Hz. Muhammed (s.a.v.)’e ittiba et. O Peygamber (s.a.v.) ki, Adem (a.s.) başta olmak üzere bütün nebiler ve veliler onun sancağı altındadırlar. Allâh (c.c.)’ım, bizim mesleğimizi ona muhabbet kıl ve bizi onun şefaatiyle rızıklandır.”
Resûlullâh (s.a.v.)’e uymak onun getirdiği şeriatın kabul edilmesiyle mümkün olur ve bu, kişiyi kurtuluşa ulaştırır.
Takva bu ikisinden oluşur. Nitekim hasta perhizle iyileşir. Hasta kalplerin tedavisi akıllı bir kul için her şeyden önemlidir. Bu da ancak takva ve Hayru’l-verâ (s.a.v.)’in sünnetini ihyâ ile gerçekleşir. Nitekim hadiste; “Kim benim sünnetimi ihya ederse, beni ihyâ etmiştir. Kim de beni ihyâ ederse beni sevmiştir. Beni seven de cennette benimle birtikte olur” buyrulmuştur.
Eğer Resûlullâh (s.a.v.)’in sohbetine kavuşamamış, onunla beraber olamamışsan, o takdirde, senin için onun sünnetine sarılman, hadislerine kulak vermen ve onun sünnetini sevenlerin sohbetine katılman mümkündür. Bu hal ise kıyamet gününe kadar devam edecektir. Salih insanlarla ve takva sahibi kullarla birlikte olmakta büyük fayda vardır.
Allâh (c.c.), bizi Kur’an ve Sünnetin nûruyla nurlandırsın.
(İsmail Hakkı Bursevî, Ruhu’l Beyan Tefsiri, c.3, s.257-343)