1. Cenâb-ı Hakk, Hz. Peygamber (s.a.v.) hakkında bütün peygamberlerden mîsak (ahd) almıştır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulmuştur:
“Allâh geçmiş peygamberlerinden and olsun ki, size kitab ve hikmet verdim. Sonra da size yanınızdaki o kitab ve hikmeti tasdîk eden bir Peygamber gelmiştir (gelecektir). Ona kat’iyyen îman ve ona her hâlde yardım edeceksiniz diye.” (Al-i İmrân s. 81)
Hz. Ali ve İbn Abbâs (r.a.e.) buyurmuşlar ki, “Cenâb-ı Hakk göndermiş olduğu her peygamberden: “Eğer sen hayatta iken Muhammed Mustafâ (s.a.v.) gönderilirse, ona îmân edip kendisine yardım edeceksin.” diye söz ve mîsak almıştır. İşte âyet-i kerîmenin mânası budur.” dediler.
2. Âdem (a.s.) ve bütün yaratıklar onun sebebi ile yaratılmışlardır.
3. Gökler ve cennetler üzerine onun şerefli ismi yazılmıştır.
4. Doğduğu anda şehâdet parmağını kaldırıp secdeye varmıştır ve anası da kendinden çıkan bir nurun Şam köşklerini aydınlattığını görmüştür. Melekler Hz. Peygamber (s.a.v.)’in beşiğini sallardı ve beşikte iken ay onunla konuşmuş ve işâret ettiği yere eğilmiştir.
5. Âdem (a.s.)‘dan, Resûlullâh (s.a.v.)‘e gelinceye kadar onun soyundan ana ve babalarından hiçbirinde zinâ olmamıştır. Birleşmeleri hep nikâhla olmuştur. Sonra soyundan hiç kimse haksız yere bir kimsenin kanını dökmemiş, öldürmemiştir. (Beyhaki ve Taberâni)
6. Ayrıca bütün peygamberlere verilen mucizelerin tamamı Nebî (s.a.v.)’e de kemâliyle verilmiştir.
7. Allâhü Teâlâ âlemlerin Rabbi iken, Kur’ân-ı Kerîm’de, “Rabbüke, Rabbike” (Senin Rabbin) buyurarak, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz övülmektedir.
(İmâm-ı Kastalâni, İlâhi Râhmet Hz. Muhammed (s.a.v.), 2.c, 82.s.)