Nebi (s.a.v.)’e îmân etmek, getirmiş olduğu hususları kabullenip kendisini tasdîk etmek zorunlu olduğu için ona itaat etmek zorunlu olur. Çünkü, Resûlullah (s.a.v.)’e itaat etmek, getirmiş olduğu hususların tümüne itaat etmek demektir. Allâhü Te’âlâ buyuruyor ki:
“Ey mü’minler! Allâh’a ve Resûlü’ne itaat edin, (Kur’ân’ı ve öğütlerini) dinlediğiniz hâlde, peygamberin emirlerine yüz çevirmeyin.” (Enfâl s. 20)
“Yine de ki: Allâh’a ve peygambere itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allâh kâfirleri sevmez.” (Ali İmrân s. 32)
“Biz her peygamberi, ancak Allâh’ın izniyle kendisine itaat olunmak için gönderdik.” (Ali İmrân s. 132)
Âyetlerde Allâhü Te’âlâ; peygamberine itaati, kendisine olan itaat gibi saydı. Resûlü (s.a.v.)’e olan itaat ile kendisine olan itaati birbirine yakın kıldı. Bu itaat için bitmez tükenmez sevaplar va’detti. Allâh (c.c.) Resûlü’ne (s.a.v.) itaat etmeyenlere ise, en kötü ve çetin azâb vereceğini beyan buyurdu. Resûlü (s.a.v.)’in emirlerini yerine getirmeyi, yasaklarından kaçınmayı Allâh (c.c.), kullarına vâcib kıldı.
Peygamber (s.a.v.)’e itaat etmek, O’nun sünnetini yerine getirmeyi, O’nun getirmiş olduğu hususları kabullenip boyun eğmeyi gerektirir. Allâh (c.c.) hiçbir peygamber göndermedi ki, ümmetlerinin kendilerine itaat etmesini zorunlu kılmasın. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetini yerine getirerek, O’na itaat eden kimse, Allâh (c.c.)’ın farzlarını da yerine getirip Allâh (c.c.)’ya itaat eder.
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyetle: Resûlüllah (s.a.v.) buyurdu:
“Bana kim itaat ederse, o Allâh’a itaat etmiş olur. Kim bana isyan ederse, Allâh’a isyan etmiş olur. Benim emîrime (görevlime) itaat eden, bana itaat etmiş, emîrlerime (görevlilerime) isyan eden de bana isyan etmiş olur.” Öyle ise Resûlullah (s.a.v.)’a itaat etmek, Allâh (c.c.)’a itaat etmektir.
(Kadi İyaz, Şifa-i Şerif, 381-383.s.)