Ebû  ibrâhîm et-Tücîbî der ki:
“Yanında Hz. Peygamber (s.a.v.) zikredildiği veya kendisi zikrettiği zaman, O  (s.a.v.)’e  hürmet ve tâ’zim eylemek, O (s.a.v.)’in heybetinden korkarak bütün hareketinden kesilmek, Resûlullâh  (s.a.v.)’in katında bulunduğu zaman, kendisine nasıl çekidüzen vermesi gerekiyordu ise, öylece davranması her Mü’mine vâcibdir.” imâm-ı  Mâlik  (r.h.)’a,  Ebû  Eyyûb  es-Sahtiyâni  (r.h.)  hakkında sorulduğunda şöyle cevâb verdi:
“Ben size hiçbir kimseden Hadîs rivayet etmedim ki Ebû  Eyyub, ondan faziletli olmasın. O iki kere haccetti. Ben   ona bakıyor, düşünüyordum. Ondan hiçbir şey işitmedim. Ancak yanında Nebî-yi zîşân (s.a.v.) zikredildiği zaman, öyle ağlardı ki ben ona acırdım. Kendisinde Resûlullâh (s.a.v.)’e karşı olan hürmet ve ta’zîmi gördükten sonradır ki  ondan Hadîs yazıp rivayet ettim.”
Mûs’âb b. Abdullah der ki:
“imâm-ı Mâlik’in yanında Resûlullâh (s.a.v.) anıldığı zaman, öyle ağlardı ki sırtı bükülürdü. Hattâ onun bu hâli yanında oturanlara ağır gelirdi.
Ca’fer b. Muhammed (k.s.)’u (Hz. AİT (k.v.)’in torunu) gördüm. Kendisi çok latîfe yapan ve çok tebessüm eden (bir zât idi). Fakat Resûlullâh (s.a.v.) yanında anıldığı zaman yüzü sapsarı kesilirdi. Ben onun abdestsiz olarak Resûlullâh (s.a.v.)’den Hadîs  rivayet ettiğini görmedim. Resûlullâh (s.a.v.)’e hürmet etmek, hayâtında ve sonrasında birdir,
ibn Şîrîn, çok tebessüm ederdi. Yanında Resûlullâh (s.a.v.) anıldığı zaman sükût eder, huşu’ içinde olurdu.
Abdurrahmân b. Mehdî, Resûlullâh (s.a.v.)’in Hadîsi okunduğu vakit insanlara sükût etmelerini emreder ve; “Ey   imân edenler! Seslerinizi Peygamber (s.a.v.)’in sesinden yüksek çıkarmayın.” (Hucûrats. 2) Âyet’ini okurdu.
(Kadi İyâz, Şlfâ-I Şer/7, 427-428.S.)