Bütün peygamberler, ümmetleri için birer iyilik rehberi ve saâdet öncüleridir. İnsanlığın saâdet ve selâmeti için çalışmış, kötü yoldan kurtarmak ve doğru yola getirmek için, insanüstü gayretler göstermişlerdir. Bazıları bu uğurda şehîd bile olmuşlardır. Peygamberler aslâ yalan söylemez, emânete hıyânet etmez, günâh işlemez ve Allâhü Te‘âlâ’ya muhâlefet etmezler.
Peygamberlerin günâh işlemediğine de inanmak vâcibdir. Allâh’tan aldıkları emirleri ve yasakları eksiksiz ve ilâvesiz insanlara bildirmişlerdir.
Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in Şerî‘atı diğer bütün peygamberlerin şerî‘atlerini neshetmiştir. Kur’ân’ın gelişiyle diğer bütün düzen ve kânûnlar geçersiz olmuşlardır. O (s.a.v.)’in dîni ve şerî‘atı kıyâmete kadar bâkî kalacaktır. Peygamberimiz (s.a.v.) diğer peygamberlerden bazı konularda farklıdır. Şöyle ki önceki peygamberler belirli bir halka, belirli bir dönem için gönderilmelerine rağmen, Peygamberimiz (s.a.v.) bütün dünyâya ve kendi zamanı ve gelecek dönemler için gönderilmiştir, önceki peygamberlerin öğrettikleri ya dünyâdan bütünüyle kaybolmuş, ya da geriye kalmış olanlar saflığını yitirmiş, yanlış ve uydurma açıklamalarla karıştırılmış bulunmaktadır. Bu nedenle bir kimse onların öğrettiklerini izlemek istese de, bunu yapmasına imkân yoktur. Buna rağmen Peygamberimiz (s.a.v.)’in getirdikleri, biyografisi, hutbeleri, hayat tarzı, ahlâkı, âdetleri, fazîleti kısaca hayatı ve eserleri bütün ayrıntıları ile muhâfaza edilmektedir. Bu nedenle onun izinden gitmek ve getirdiklerini öğrenip uygulamak bugün bütün insanlık için gereklidir.
Peygamberimiz (s.a.v.)’e inanmanın ve sadece O (s.a.v.)’i izlemenin her insan üzerinde vazîfe olmasının sebebi budur.
Gerçek bir Müslüman olmak için Hz. Muhammed (s.a.v.)’e tam olarak inanmak ve onun Allâh’ın gerçek bir Peygamberi olduğuna, öğrettiklerinin kesinlikle mükemmel ve her türlü eksiklik ve hatâdan uzak olduğuna, onun Allâh’ın son Peygamberi olup, Kıyâmet’e kadar ondan sonra peygamber gelmeyeceğine her Müslümanın inanması ve bunu tasdîk etmesi gerekir.
(Mehmet Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Akâidi, 134-135.s.)