Tahrim s. 8: “Ey îmân edenler Allâh’a nasuh (samîmî) bir tevbe ile dönün…”
Nasûh Tevbesiyle ilgili şöyle anlatılır. Kimileri Nasûh tevbesi suça bir daha dönmemek üzere edilen tövbedir, demişlerdir. Bu doğru bir tefsîrdir. Kimileri de demişlerdir ki: Nasuh isminde bir adam varmış; yüzü kadın yüzüymüş, ama erkekmiş, erkekliği de tam yerindeymiş; ne bir hastalığı varmış, ne de erkeklikten kesilmesi. Kadınlar hamamında kesecilik edermiş. Tam otuz yıl bu işte çalışmış. Derken günün birinde, hamamda, Melik’in kızının kulağındaki büyük bir inci küpesi kaybolmuş. “Hamamda düştü, herkesi, burun deliklerine varıncaya dek arayın!” demişler; çavuşlar hamamın kapısını kubbesini tutmuşlar. Adam bir yere sinmiş. Bana da aranma sırası gelecek diye korkudan tir tir titremeye başlamış. Birbiri ardınca yerlere kapanıyor, Allâh (c.c)’ya söz veriyor, bu kez kurtulursam bundan sonra bütün ömrüm boyunca böyle bir iş yapmam, Allâh’ım bundan sonra bir daha kadın keseciliği yapmayacağım, senin affına sığınarak söz veriyorum, şu yükü benim sırtımdan atarsan, bundan böyle Nasûh kulun bir daha bu günahı işlemeyecek, diyormuş. Nasûh, böyle yalvarırken içeriden bir ses gelmiş. Herkesi aradık bir tek Nasûh kaldı onu da arayın. Aklı basından gitmiş, canını başını Allâh (c.c.)’ya ısmarlamış. Tam bu sırada bir ses daha gelmiş, küpe bulundu demişler. Arayanlar bir lâ havle çekip Nasûh hakkında kötü düşünceler güttük, hiç olmazsa gelsin de eliyle Melik’ın kızını ovsun kız da kendisini onun ovmasını istiyor, çağırın Nasûh’u demişler. Nasûh elim bugün çalışmıyor, yolda inme geldi demiş. Peygamber (s.a.v)’in ashâbı (r.a.e) tevbe ederlermiş, sonra tövbelerini bozmazlarmış. Nasûh tevbesi ile tevbe edin diye âyet nazil olmuş ki Nasûh, bu tevbeden sonra otuz yıl daha yaşadığı halde tevbesini bozmadığı gibi biz de tevbemizi bozmayalım.
(Hâfızuddîn Muhammed b. Muhammed el-Kerderî,
İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe (r.a) Menkîbeleri, c.2, s.63)