Allâhü Teâlâ tövbenin fazileti konusunda kendilerini özel olarak muhatap aldığı müminlere şöyle emretmiştir:
“Ey iman edenler! Nasûh (samimi) bir tövbe ile Allâh’a tövbe ediniz. Umulur ki Rabbiniz günâhlarınızı örter ve sizi altlarından nehirler akan cennetlere koyar.” (Tahrim s. 8)
Ayette geçen “nasûh” ifadesi samimiyet manasına gelen nush kökünden gelmektedir. Bu kelime samimiyette çok ileri dereceyi ifade eder.
Kul heva denen kötü arzulardan temiz bir kalp ile ve sünnete uygun güzel salih amelle Allâhü Teâlâ ’nın huzuruna geldiği zaman, kendisine güzel bir netice verilir. O zaman daha önceden kaçırdığı güzel hâli de elde eder. İşte bu, nasûh tövbesidir. Onu yapan kul, çokça tövbe eden, güzelce temizlenen ve Allâh (c.c.)’un sevgilisi olan birisidir. Bu kimse Allâhü Teâlâ’nın Âyet-i Kerime’de:
“Hiç şüphesiz Allâh, çokça tövbe edenlerle güzelce temizlenenleri sever” (Bakara s. 222) hitabıyla kast ettiği kimsedir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) de: “Tevbe eden bir kimse, Allâh (c.c.)’un dostudur ve günâhtan halis tevbe eden bir kimse, günâhı olmayan bir kimse gibidir.” (İbn-i Mace) buyurmuştur.
Tövbe edene gereken şeylerden birisi de, kötülüklerini iyiliklerle, iyiliklerini de daha güzelleriyle değiştirmektir. Tövbesinin tam olarak gerçekleşmesi, Allâh (c.c.)’a dönüşünün güzel ve günâhları iyiliklere çevrilen kimselerden olması için böyle yapması zaruridir. Çünkü bu değişme dünyada olmaktadır. Kötü ameller iyi amellere çevrilmektedir. Şu Âyet-i Kerime bunu göstermektedir:
“Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar, Allâh, onlarda bulunanı değiştirmez.” (Rad s. 11)
Demek ki, insanlar içlerindeki bir kötülüğü iyiliğe çevirdiklerinde, kötü halleri iyiliklere çevrilmiş olacaktır.
(Ebu Talib el-Mekkî, Kutu’l Kutub, c.2, s.184-190)