Namâzı huzûr ve huşû içerisinde kılabilmek için ilk şart ihlâstır, sonra helâl lokmadır. Helâl lokma bütün kapıları açan bir anahtardır. Nebî (s.a.v.) Efendimiz: “Şu iki lihye arasına (yani bıyıkla sakal arasına) girenle çıkana ve iki bacağınızın arasındakine kefil olursanız, ben de cennette beraber olacağımıza kefilim.” buyuruyor.
Ulemâmız bu hadîs-i şerîfi: “İki lihyeteyne girenden kastedilen helâl lokmadır, çıkandan kastedilen sarf edilen sözlerdir, iki bacak arasından kastedilen de tesettür-ü şer’înin tamâmıdır.” şeklinde açıklamışlardır.
Başlangıç tekbiri ile namâza başlanıldığı zaman kıyamda iken secde yapılacak yere, rükûda iken ayak uçlarına, otururken kucağa, selâm verirken omuzlara bakılmalı; etraf seyredilmemeli, namâz dışında bir şey ile ilgilenilmemelidir. Kişi namâz kılarken okuyacağı sûreleri en iyi bildiği ve en güzel okuyabileceği sûrelerden seçmelidir. Ayrıca bu sûreler okunurken Abdülkadir Geylânî (k.s.) Hazretleri’nin de: “Kur’ân-ı Kerîm’i ma‘nâsını düşünerek okumaya çalışmak lazım.” buyurduğu gibi ma‘nâsı düşünülerek okunmalıdır.
Rükû ve secdeler yapılırken her birinin hakkı verilerek, tâdil-i erkâna riâyet edilerek yapılmalıdır. Namâzda huzûr ve huşûyu yakalamak için en önemli unsur insanda namâzı bir an evvel bitirme kaygısının olmamasıdır. Bu kaygı olduğu müddetçe namâzı huzûr ve huşû içinde kılma şansı yoktur. Namâz kılarken Hz. Alî (r.a.)’in ifade ettiği gibi hiç kimsenin yüklenemedigi emaneti yüklemeye hazır olunduğu düşünülmelidir.
İhlâs ve helâl lokmadan sonra çok önemli bir diğer husus ise taharetin tam yapılmasıdır. İstibra, istinca ve istinkaya son derece dikkat edilmelidir. Sonra abdest düzgün bir şekilde alınmalıdır. Abdest alırken sünnet olan duâlar okunarak uzuvlar yıkanmalıdır. Bunları yapıp namâz için Cenâb-ı Hakk’ın huzûruna varınca öncelikle birkaç defa: “Estagfirullâh el-azîm” diyerek istiğfâr edilmelidir; zirâ yüce bir makama durulmaktadır.
(Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-1, s.135-138)