Allâhü  Te’âlâ’nın  rızâsı  için  tutulacak  nafile  oruçlar;

sünnet, müstehâb,  mendub  diye  isimlenirler.  Aşure  günü

ile beraber ondan bir gün önce veya bir gün sonra tutulan

oruçlar  ve Eyyâm-ı  Bıyz  denilen  her  ayın  on  üçüncü,  on

dördüncü ve on beşinci günleri tutulan oruçlar gibi. Bunlar

müstehâbdır.

“Haram Aylar” denilen Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve

Receb aylarının Perşembe, Cuma ve Cumartesi günlerin-

de ve Zilhicce’nin başından dokuz günde tutulacak oruçlar

da   müstahâbdır.   Üzerinde   Ramazan   ayından   kazaya

kalmış oruç  bulunan kimsenin, nafile oruç tutması  mekruh

değildir.

Nafile oruçların tutulmalarını  zorunlu kılacak dinde bir

sebeb yoktur. Bunlar, yalnız sevâb kazanmak için dileyen-

lerin tutacakları oruçlardır. Ancak böyle bir oruç tutulmaya

başlandıktan sonra bozulacak olursa, onun kazası gerekir.

Bu  kazanın sebebi  de,  böyle bir ibâdete Hakk  rızâsı  için

başlanmış  olmasıdır  ki,  bunu  yarıda  bırakmak  caiz  ol-

mayacağından kaza şeklinde tamamlanması vâcib olur.

Bir kadın için, kocasının izni olmaksızın nafile oruç tut-

ması  mekruhtur.  Kocası  bu  orucu  bozdurabilir.  Bu  konu

hakkında  Ebû  Hüreyre  (r.a.)’in  nakline  göre  Resûlullâh

(s.a.v)  şöyle  buyurmuştur:  “Bir  kadın,  kocası  yolculuk

hâlinde  değilse,  onun  izni  olmadan  (nafile)  oruç  tut-

masın ve yolculuk hâlinde değilse izni olmadan evinde

ondan habersiz bir iş yapmasın. Kadının kocasının izni

olmadan onun kazancından harcadığı  şeyin sevabının

yarısı kocasına âiddir.” (Müslim)

Bir ücret karşılığında hizmet gören kimse, hizmet ve

çalışmasına noksanlık verecekse, işverenin rızâsı olma

dıkça nafile oruç tutamaz. Fakat böyle bir zarara sebe

biyet vermeyince, işverenin izin vermesine bakmaks ızın

nafile oruç tutabilir. Not: Salih Ameller serisinin bir sonraki

yazısı 3 Mart tarihindedir.

(Ömer Nasûhî Bilmen, Büyük islâm ilmihâli, 272-273.s)

Bir Yorum Bırak