“Ümmehâtül Mü’minin” (Mü’minlerin anneleri)’nden biri olan Safiyye, Huyeyy b. Ahtab adında Medine’deki Yahudilerden Nadiroğulları kabilesi reisinin kızıydı. Bazı kaynaklar Safiyye’nin asıl isminin Zeyneb olduğunu kaydeder. Arabistan’da reislere veya hükümdarlara düşen ganimet hissesine “Safiyye” denildiği ve bu sebeple, Zeyneb de Hayber savaşında esir olarak Resûlullah (s.a.v.)’in hissesine düştüğü için ona “Safiyye” denilmişti.
Hz. Peygamber (s.a.v.), Yahudiler ile bir anlaşma imzaladıktan sonra Safiyye (r.anhâ)’ya İslâm ve Yahudilik hakkındaki görüşünü sordu. “Ey Allâh’ın Resûlü (s.a.v.)! İslâm’ı arzu etmiş ve sen davet etmeden önce seni tasdik etmiştim. Babam da senin davanın doğruluğunu itiraf ederdi. Fakat ırkçılık onu götürdü. Ben Allâh (c.c.)’dan başka ilâh olmadığına ve senin Allâh (c.c.)’un Resûlü olduğuna kesinlikle inanıyorum” cevâbını alınca onu âzad ederek onunla evlenmişti. Hz. Peygamber (s.a.v.), yeni hanımını yakından tanımaya fırsat bulabildiği ilk gece onun yanağında yeşil bir benek gördü. Sorması üzerine Safiyye (r.anhâ)’nın cevâbı şu olmuştu: “Bir süre önce rüyamda, gökteki ayın yerinden ayrılıp göğsümün üzerine düştüğünü gördüm. Bunu kocama anlattığımda, o: “Sen şu Medine kralı ile evlenmek istiyorsun” dedi. Ben ise senin hakkında o sırada hiçbir şey duymamıştım. Buna rağmen tutup suratıma şiddetli bir şamar indirdi. İşte bunun izi hâlâ devam etmektedir.” İslâm’a ve onun peygamberi (s.a.v)’e karşı çok samimi hislerle bağlı olan Hz. Safiyye (r.anhâ), aynı zamanda asil, zeki, güzel ve dindar bir kadındı. Özellikle tutumluluğuyla tanınırdı. Çünkü Nebî (s.a.v.) varlıkta da yoklukta da iktisâdı emrediyordu. Diğer bir hususiyeti de pişirdiği yemeklerdi. Hz. Safiyye (r.anhâ)’nın mutfağında pişen yemekler, onun aile fertleri, yani ehl-i beyti arasında çok beğenilirdi. Hz. Safiyye (r.anhâ) hicri 50, milâdi 670 yılında irtihâl etmiştir ve Medine’de Cennet-ül Bâki mezarlığında toprağa verilmiştir.
(M. Yusuf Kandehlevî, Hayâtü’s-Sahâbe, s.218)