Mü’minin Allâh (c.c.) için sevdiği kardeşine yardım etmesi ve onu malı, dili, kalbi ve işleriyle desteklemesi gerekir; çünkü Allâh (c.c.) için yardımlaşma bu dört şey ile gerçekleşir.
Eğer kardeşinin işlerinde sana ihtiyacı olunca ona bedeninle yardım edersin. Bir yerde kendisine sözle haksızlık ediliyorsa, onu savunarak dilinle yardım edersin. İhtiyacı olduğu zaman kendisiyle paylaşarak malınla yardım edersin.
Allâh (c.c.) için sevilen din kardeşlerine ikram ve ihsanda bulunmak, böyle olmayan yabancı kimselere verilen sadakadan kat kat faziletlidir. Kardeşlere yapılan ihsan ve ikramlar, bir kimsenin ailesine ve yakın akrabasına yaptığı harcamalar derecesindedir.
Hz. Ali’nin (r.a) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Yüce Allâh için sevdiğim bir din kardeşime on dirhem gümüş para vermem, bana, fakirlere bin dirhem sadaka vermemden daha sevimlidir.” Bunların en az ve en kolay olanı kalp ile yapılan yardımdır; bu da sıkıntılı ve zor zamanlarında onun hakkında temiz bir itikada sahip olarak, hakkında güzel niyet taşıyarak olur. Müminin, Allâh (c.c.) için sevdiği kardeşinin gıyabında şerefini koruması, onun hakkında güzel övgülerde bulunması, faziletini anlatıp yayması, hatalarını gizlemesi, özür ve mazeretlerini kabul etmesi, bu dostluğun gerektirdiği vazifelerdir.
Her insanın iyilikleri ve kötülükleri vardır. Kimin iyilikleri kötülüklerinden fazla ise; o, orta hâlli bir mümindir. Şerefli ve şefkatli bir mümin, kardeşinin bildiği iyi hâllerini zikreder. Düşük tabiatlı münafık ise; kardeşindeki bildiği kötü hâllerini sayıp döker. Bunun için hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:
“Gördüğü iyilikleri saklayıp kötülükleri yayan kötü komşudan Allâh’a sığınırım.”
(Ebû Talib el-Mekkî, Kutu’l Kutub, c.4, s.341)