İran, Zerdüşt’ü millî “peygamber” kabul eden Perslerin hüküm sürdüğü topraklardır. Ardından Sasaniler hüküm sürmeye başlar. Sonra Hz Ömer (r.a.)’in fethi ile İslâm’la tanışırlar. Bölgeye Müslüman Araplardan sonra ise Türkler gelirler. Ardından da Moğollar…

15 asrın sonlarında, bugünkü İran topraklarında Safevi İshak Erdebilî adlı bir kişi Sünni görünümlü Şii bir tarikat kurar. Sonra gelen Haydar ve Şah İsmail, Şaman inancını da taşıyan radikal bir Şiiliği kurumsallaştırır ve dayatır. Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Alî ve Hz. Âişe (r.a.e.) başta olmak üzere, bazı sahabilere sövme ve hakaret resmi bir ritüel haline getirilir. Sünniliği ise “hükümsüz sapkınlık” tarif ederek Şiiliği pekiştirmek için ne gerekiyorsa yapılır.

Bir yanda İslâm’ın izini silmek için taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmayan Katolik Batı, diğer tarafta Sünniliği düşman ilan edip, Batı’nın aynısını yapan Safeviler… Dün, Osmanlı’yı kuşatan bu iki yapı, bugün de Türkiye’yi kuşatmış durumda. Batı ambargo için can atıyor. Zerdüşt, Pers, Sasani, Safevî, Şii İran ise Türkiye’ye hakaret ve fitne peşinde…

Dün İran halkını canı, malı ve nesli ile tehdit ederek Şiileştirenler, bugün sadece İran’da değil; Irak’ta, Yemen’de, Suriye’de ve başka coğrafyalarda Şii olmayan Müslümanları katlediyor. Ermenileri destekliyor.

İran, sünni Müslüman Türkleri Şiileştirmek veya İran’a âşık etmek için 1979’dan bu yana denemediği usûl kalmadı. Bu tavır, İran’ı pek tanımayan Türk halkı için anormal olabilir, lâkin İran için sıradan şeyler. Çünkü İran rejimi, Türkiye’yi İsrail’i sevdiği kadar sevmeyen bir yönetimdir. İran, Amerika’dan değil Türkiye’den, Müslüman Türk Birliği ve İslâm Birliğinden korkar.(Gerçek Hayat Dergisi, 1050. Sayı)

Bir Yorum Bırak